MUSTAFA V. KOÇ SPOR ÖDÜLLERİ ÜZERİNE BİR YAZI

Merhabalar,

Bu sitedeki ilk yazımda kendimi biraz tanıtmakla başlamak istiyorum. Bendeniz Uzman Spor Fizyoterapisti, Seda Yıldız.

Sporculuk kariyerim(!) çocukluğuma, mahalle kültürüne dayanır. Kız kardeşimle beraber futbol takımının vazgeçilmez oyuncularıydık. Sonradan malumunuz Türkiye’de kadın futbolu olmadığından -hele de 20 sene öncesinde-, ben branş değiştirip voleybol oynamaya başladım. Neredeyse 6-7 sene amatör voleybol oynadıktan sonra,  bir gün babacığım beni karşısına çekti; ‘Güzel Kızım bu ülkede sporculuk diye bir meslek yoktur. Sen de Anadolu Lisesinde okuyorsun, derslerin iyi! Gel bu sevdadan vazgeç’ dedi. Ee.. laf aramızda, bir Arzu Göllü de değilim sonuçta. Ama ben yine de vazgeçmedim, hem üniversite hazırlık sınavına çalıştım, hem de antrenman yaptım. Sınava girdiğim ilk yılımda çok iyi bir puan aldım. Çünkü bilimsel açıdan biliyoruz ki spor yapmak; salgılattığı hormonlar sayesinde öğrenmeyi, konsantrasyonu ve dikkati geliştiren bir fiziksel aktivite.

Sağlık bilimcisi kariyerime Hacettepe Üniversitesi’nde lisans eğitimi ile başladım. Spor Fizyoterapistliği yüksek lisans eğitimi ile devam ettim. Şuanda da  Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Biyomekanik’ alanında doktora yapmaktayım. Geçen yıl itibari ile de bir vakıf üniversitesinde ‘biyomekanik’ dersi vermeye başladım.

Üç sezon Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımında ve  çeşitli milli takımlarda (voleybol, tekerlekli sandalye tenis- atıcılık- basketbol) fizyoterapist olarak çalıştım.  Şuanda özel bir sporcu sağlığı merkezinde amatör ve profesyonel tüm yaştan ve branştan sporcuların spor fizyoterapistliğini yapmaktayım.

Bu siteden yazarlık teklifi aldığımda, kendi alanımın dışına çıkmayacağımı; sağlık ve spor bilimcisi olarak sadece uzmanlık alanlarımdaki bilgi ve tecrübelerimi yazacağımı söyledim. Şans eseri, tam da son dönem olimpik sporcularla ilgili kitaplar okumuşken, Mustafa V. Koç Spor Ödüllerinin bugün verileceğini öğrendim. Örnek bir sporcu ve spor sever olan Mustafa Koç ödülünü umuyorum ki sportif performansı, davranışları, ahlakı, kültürü, azmi, çalışkanlığı, saygısı- sevgisi ile örnek teşkil edecek bir sporcumuz kazanacaktır. Bizler çok şanslıyız ki gerçekten ‘örnek’ sporcu özelliklerinin büyük kısmına sahip ancak basında hiç yer almayan nice güzel amatör, profesyonel ve hatta olimpik ve paralimpik sporcularımız var.

Peki nedir bu ‘örnek’ sporculuk anlayışı?

Kadın- erkek, genç-  veteran, amatör- profesyonel, olimpik- paralimpik nice sporcu tanıdım. Gördüğüm kadarıyla sporculuk çok zor bir meslek. Geceniz gündüzünüz yok, sürekli tetikte olmanız, örnek olmanız ve hep daha çok çalışmanız gerek. Hele de popüler olmayan bir amatör branş sporcusuysanız vay halinize. Hem ünlü değilsiniz, haliyle çok para kazanamıyorsunuz- bazen aile desteği bile almak zorunda kalıyorsunuz-, hem de destekçiniz yok. Ama daha da zoru nedir biliyor musunuz? Bir sporcu ile çalışmak; o yeterliliğe, bilgi birikimine ulaşıp onu sürekli güncel makale ve yayınlarla müsabakalara hazırlamak. O yetenekli bireyleri bilimin ışığında olimpiyat sporcusu adayı haline getirmek. Kısacası takımlarda teknik ve sağlık ekibinden biri olmak.

Sporcu nasıl biri olursa olsun ( medyatik, özgüvenli, kültürlü, mütevazi, , eğitimsiz) kendi egosunu yenip, mütevaziliğini koruduğu sürece iyi olma şansı yükselir. Kendisini başarının mimarı olarak görmeyi bırakıp; antrenörünü, doktorunu, fizyoterapistini, masörünü dinleyip; ekip ruhuna saygı duyduğu zaman zaten örnek bir sporcu olur.

Madem Koç ailesinin ödülü vesilesiyle bu satırları yazıyorum , küçük bir anımı da paylaşayım; Fenerbahçe’de çalışırken, 2011 yılındaki Avrupa Dörtlü Finallerine ev sahipliği yapmamız sebebiyle, antrenmana gelen Ali Koç ile birebir tanıştık. Bu nasıl bir tevazu ve içtenlik; sanki üniversitede tanışmışız hissi uyandırmıştı bende. O zaman anlamıştım ki hangi soyadı ile doğarsanız doğun; hangi yetenek, fiziksel yeti, din, dil, ırk, cinsiyet, yönelim ile var olursanız olun; hepimizin aynıyız, aynı amaç uğruna, dünyayı güzelleştirmek için çalışıyoruz.

 

Bu yazıyı yazmaya başladığımda ödülü kimin aldığı belli değildi. Saatin gece yarısını çoktan geçtiği bu dakikalarda gazetelerin internet sitelerinde ve sosyal medyada ödülü kimin aldığı yazmıyor. Tam da şu anda üniversitemde örnek aldığım bir Hocamın paylaşımından,  ödülün Paralimpik ve Dünya şampiyonu okçumuz Gizem Girişmen ve Olimpiyat ve Dünya şampiyonumuz güreşçi Taha Akgül‘e verildiğini öğrendim.

Belki bir çoğunuz bu sporcuları tanımıyorsunuz. Ancak bu tamamen bizim suçumuz değil. ‘Popüler(!)’ branşları bu kadar yüceltip; güreş ve okçuluk gibi kültürümüze mal olmuş branş sporcularını tanıtmamak medyanın eksiği. Her iki sporcumuz da spor ile eğitim hayatının çok zor sürdürülebildiği ülkemizde eğitimlerini bırakmamış; Gizem Girişmen Bilkent Üniversitesini bitirmiş ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinde lisansüstü eğitimine devam etmiş. Taha Akgül ise Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinde lisans eğitimine devam etmektedir. Yani bu sporcular sadece sportif başarılarıyla değil, her anlamda ‘örnek’ sporcu ve birey olmuşlardır.

 

Böyle güzel sporcuları bize bir kere daha tanıma şansı verdiği için teşekkürler Koç Ailesi. Bundan sonra Türkiye’de sporcuların bir hedefi daha olacak; Mustafa V. Koç Spor Ödülüne hak kazanmak!

 

2 Comments

  1. Sedacıgım ,seni burada görmek ne güzel çok mutlu oldum…buraya çok yakışacagını biliyorum ne iyi yaptın güzel ve yürekli insanlara ihtiyaç var…

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s