“Hocam sizden bir ricam olacak” dedi bir okurum.
“Buyurun. Yapabileceğim bir şeyse..” dedim.
“Yazabileceğiniz bir şey” dedi.
“O zaman kolay. Yazarız. Ama hangi konuda” dedim.
Öyle ya bizim için bir kaç dakikalık iş ama “yazıyoruz” diye her konuyu da yazacak halimiz yok.
Misal, yakından bildiğimiz güzide bir kulübümüz, “aslında şöyle olsa iyi olur” diye ufak bir öneride bulunanları dahi tehdit eden, kulübün kalan son kanını emen, yönetici, menajer, idareci, basın danışmanı kılığındaki insanların ve kulüpten ufak tefek çıkarı olan bir grup fanatiğin eline düşmüş, can çekişiyor. Ama o konuya hiç dahil olmak istemiyoruz. Çünkü bu güruh anında “düşmanlık” edebiyatına başlıyor.
Biz her şeyi düzeltme kudretine sahip değiliz ki canım!
“Deniz bey; 2000 doğumluların oynadığı Yıldız Erkekler Türkiye Finalleri 02-09 Haziranda Bursa’da yapılacak. 1999-2000 Doğumluların oynadığı Liseler Türkiye Finalleri de 02-06 Haziranda Çeşme’de yapılacak. Okul Sporları ya da Türkiye Voleybol Federasyonu tarih değişikliğine yanaşmıyor. Benim bir oğlum var ve okul takımı veya Kulüp takımı arasında seçim yapmak zorunda kalacak. Okul ‘Eğer gelmezsen bursun yanar’ diyor. Kulübünü ve arkadaşlarını da çok seviyor ve yalnız bırakmak istemiyor. Ne yapacağız bu durumda?”
“İyi de ben be yapayım bu durumda?!. Bu işin Kulübü ve okulu gerekli girişimleri yapsın canım!” dedim.
“Yaptılar. Yaptılar ama kimse geri adım atmıyor” dedi.
“Kardeşim ben ne yapabilirim?” diye kızdım.
“Bir yazı yazsanız” dedi.
“Ne diyeyim mesela? Kime diyeyim?” dedim.
“Federasyona deyin, Okul sporlarına deyin, tarih değiştirsinler” dedi.
“Yapmazlar. Ne Federasyon ne de Okul Sporları Genel Müdürlüğü bunu yapmaz. Burası Türkiye. Voleybol ile bir organizasyon yapılıyor ama her iki kurum da ‘Bana ne kardeşim, diğeri gelsin bana danışsın‘ diye işbirliğine yanaşmıyorlar. Olan da çocuklara oluyor” dedim.
“Yani yazmayacak mısınız?” dedi.
“İşe yaramayacak bir şey için niye vakit kaybedeyim ki?” dedim.
“Biz de sizi spor yazarı zannediyorduk!” dedi.
“Evet spor yazarıyım ama ‘Dert babası‘ Özdemir Erdoğan’la karıştırıyorsunuz. Ya da Güzin Abla ile. Siz en iyisi onlara yazın belki dikkat çeker. Hatta siz en iyisi Haydar Dümen’e yazın. Çok okunan bir yazardır. Kesinlikle işe yarar” dedim ve konuşmaya son noktayı koydum.
İyi demiş miyim?