Jenerasyon geçişini sancılı atlattığımız apaçık gerçek. Neslihan’lı, Esra’lı, Gülden’li, Gözde’li altın neslimizin 2016 öncesi yanlış tercihlerle heba edildiği ve Rio Olimpiyatları’nı ellerimizden kaçırdığımız gerçek. Artık o dönemin hepsi bıraktı ve yerlerine yeni isimler bulmamız lazımdı.
Hiç şüphesiz bu yeni oluşumun başına Guidetti gibi Ze Roberto gibi kurnaz, zeki ve çalışkan birinin geçmesi de şarttı. Hollanda’nın elinden adeta kaptığımız Guidetti’nin heyecanlandırmadığı kimse yoktur diye düşünüyorum. İlk zamanlar bir anda kadronun tümüyle gençleşmesiyle bocalasak da zamanla Guidetti ve Eda’nın takıma tam anlamıyla ağırlığını koymasıyla başarılar arka arkaya gelmeye başladı.
Kadronun Naz, Eda ve Neriman etrafında şekillenmesi bekleniyordu. ABD’nin Hooker’ı kişisel ve özel sebeplerle kadro dışı bırakmasına benzer bir durumu da biz yaşadık. Guidetti’nin Neriman’a ihtiyacımızın olmadığına karar vermesiyle tabir-i caizse ortalık karıştı. Bir grup kadroya alınması gerektiğini bir grup ise alınmasına gerek olmadığını savundu. Neriman’la birkaç sosyal hesap arası söz düelloları bile oldu. Guidetti’nin her zaman söylediği gibi “sistemine uygun” sporcuları sevdiğini hepimiz biliyoruz.
Kurnaz Guidetti ise olimpiyat elemeleri öncesi sanki korkuyoruz/çekiniyoruz gibi, sanki motivasyon/form olarak aşırı düşükmüşüz gibi hepimizi şaşkına çeviren açıklamalar yaptı. Turnuva tam olarak Guidetti’nin açıklamaları gibi başladı. İlk rakibimiz Almanya’ydı ve pek de varlık gösteremeyip bolca hata yaparak maçı 3-1 kaybettik. Grubun diğer iki karşılaşmasında Hırvastistan ve Belçika ile sanki tam performansımızı göstermediğimiz galibiyetler aldık.
Gruptan ikinci olarak çıkıp yarı finalde Polonya ile eşleştik. Yarı finalin diğer ayağında ise Hollanda, Almanya ile eşleşti. İlk yarı finalde bence bir sürpriz yapan Almanya, Hollanda’yı 3-0’la yorulmadan rahat bir şekilde geçti.
İkinci yarı final maçı ise tam anlamıyla ilk toptan son topa kadar bir görsel şölendi. Polonya o kadar iyi dersine çalışmıştı ki Eda ve zaman zaman Zehra’yı tam anlamıyla kilitlediler. Normalde orta oyunculara tekli blok bile zor çıkar iken; bizim orta oyuncularımız her zaman ikili bazen de üçlü bloklarla karşılaşmak zorunda kaldı. İlk seti Polonya, ikinci seti Türkiye üstün tamamladı. Üçüncü sette son anlara kadar önde olsak da tecrübeli pasörleri Wolosz’un servisleri ve son anda manşet hatalarımızla seti 25-23 ellerimizle verdik. Dördüncü seti almak için tam anlamıyla iki takım da büyük bir savaş ortaya koydu. Polonya tam 5 kere maç sayısı atsa da Eda’nın blokları, Meryem’in hücumları ve Simge-Şeyma ikilisinin defanslarıyla izin vermedik. Final setinde maç boyu 25 sayı üreten Stysiak ve 22 sayı üreten Smarzek’i durdurunca Meryem, Eda ve Zehra’nın sayılarıyla 15-11 alarak finale yükseldik. Meryem’in 35 sayısı, Eda’nın 10 bloğu ve Hande’nin 16 sayısı galibiyetin mimarı oldu. Her ne kadar istatistiğe yansımasa da Simge ve Şeyma defansta inanılmaz kritik kurtarışlar yaptı. Maç o kadar zorlu ve üst seviyedeydi ki kazandıktan sonra finali unuttuğumuzu sandım.
Bu sert maçtan sonra en büyük çekincemiz finale yorgun olarak dinlenmiş Almanya’nın karşısına çıkmaktı. Ancak Almanya bize o kadar hafif geldi ki eminim birçok kişi inanamamıştır. Baştan sonra üstün götürdüğümüz maçı 3-0 kazanarak Londra’dan sonra Tokyo Olimpiyatları’na gitmeye hak kazandık.
Meryem’in muhteşem hücumlarına
Hande’ in skor katkısına
Eda”nın bloklarına
Simge ve Şeyma’nin defanslarına
Naz ve Cansu’nun paslarına
Zehra’nin ve Ebrar’in dokunuşlarına
Türkiye’nin takım ruhuna
Guidetti’nin kurnazlığına
Veeeee
Hollanda’da ev sahibi gibi baskı kurmamızı sağlayan tüm taraftarlarımıza sonsuz teşekkür 🔥🔥
EVOLEYBOL.COM 