Türkiye’de yaşamak çok zor.
Bir tarafın Avrupa’da .. istediği gibi giyinen, istediği gibi yaşayan, istediği saatte dışarıya çıkan, gezen tozan insanların yaşadığı, bireysel özgürlüğün ön planda olduğu kıtada.
Daha büyük bir tarafın karmaşık dini ritüellerin baskısı ile giyim, yaşam ve davranışlarının kontrol altında olduğu, kendin için değil ‘toplum için’ yaşadığın Asya kıtasında..
Ne tam Avrupalısın ne tam Asyalı..
Burada kadın olmak çok daha zor..
İçi boş, çağın gerisinde kalmış kavramların kuşatması yetmezmiş gibi erkek egemen toplumun dayatmaları, ‘Elalem ne der?’ ‘İnsanlar ne düşünür?’ ‘Konu komşu arkandan ne konuşur?’ denilerek her şeyin kısıtlanır.
Erkekler bir pantolon bir gömlek giyip kendini sokağa atarken, sen; ‘Aman içim görünmesin’ ‘Aman dar olmasın’ ‘Mini olmasın’ ‘Dekolte olmasın’ ‘Gideceğim yere uygun olsun’ vs vs… gibi pek çok şeye azami dikkat edersin.
Tacize,tecavüze uğrarsın.. ‘O saatte dışarıda ne arıyordu?’ ‘Mini etek giymişti’ derler. Bir çok şehirde istediğin saatte dışarıda gezemezsin, dolaşamazsın, istediğin gibi giyinemezsin, istediğin gibi konuşamazsın, istediğinle görüşemezsin, sevdiğinle evlenemezsin. Kafeye, bakkala, yakın bir şehre, istediğin Üniversiteye gidemezsin.
Dağa çıkamazsın, denize dalamazsın, dışarıda kalamazsın. İstediğin sporu yapamazsın.
Hep başkaları senin hayatına yön verir.
İşte bu yüzden Sultanların başarısı çok önemli. Her biri Anadolunun farklı bir ilinden İzmir’den, İstanbul’dan, Eskişehir’den, Samsun’dan, Mersin’den, Balıkesir’den çıkıp gelmiş, Milli takıma kadar yükselmiş Türk kadınları onlar. Onlar evinden markete gönderilmeyen Zehra’yı, 9 yaşından beri ‘namusumuza zeval gelmesin’ diye erkeklerin olduğu hiçbir ortama çıkmayan Nursema’yı, ‘kötü yola düşer’ denilerek Üniversite okutulmayan Berivan’ı, 14- 15 yaşlarında evlendirilen, 16 yaşında kucağına bebeğini alan Ümmügülsüm’ü, kocasından şiddet gören ama sırf çocuklarının iyiliği için susan Sevdiye’yi, yani herkesi temsil ediyorlar.
Onlar Türk kadınına şans verilirse her şeyi başarabileceğini, yetenek, kuvvet, beceri, çabukluk, çeviklik olarak pek çok ülke kadınından daha iyi olduğunu gösterdiler.
Onların bu başarısı ‘Voleybolun reytingi yok’ diyerek ülke sporunu Futbol’a hapseden erkek egemen spor medyasına, gazetecisine, televizyoncusuna ders oldu.
Onların bu başarısı ‘Kadının yeri evidir, otursun, çocuk doğursun’ ‘Öyle şort giyerek orasını burasını açan’ diyen, kadının bir saç telinden bile tahrik olacak kadar anormal düşünce yapısına sahip çarpık beyinlilerin suratına tokat oldu.
Onların bu başarısı ülkemizdeki insanları fesli, çarşaflı, cellabiyeli Arap devletleri insanları gibi görenler ve hala öyle olmayı hayal edenlere de bir kova soğuk su oldu. Artık rüyanızdan uyanın. İsteseniz de istemeseniz de, görmezden gelseniz de bu ülkenin en başarılı takım sporu kadın Voleyboludur!
Nokta.