CEVABINI HAVADA BIRAHRIĞIMIZ SORULAR..

 

“Zaman öldürmek” “vakit öldürmek” tabirleri acaba başka milletlerde de bir deyim olarak var mı? Zaman hayatımızın hammaddesidir. Zamanı öldürmekle hayatı öldürmüyor muyuz?
** **
İnsanı tanımlarken eşref-i mahlukat diyoruz. Yani çok şerefli mahlukat. Sonra da her fırsatta karşımızdakine “şerefsiz” diyoruz. Acaba ülkede eşrefi olmayan çok mahlukat mı var?
**
Her yıl maç sonrası kutlama, düğün ve asker uğurlamalarda havaya ateş açarak kaç kişi ölüyor. Haydi öfke gelince akıl gidiyor. Öfkeyi kontrol edemiyoruz. Peki sevincimizi niye kontrol edemeyip ölümlere yol açıyoruz?
**
Her fırsatta “sağlık olsun” deriz. Ama arabamızı her altı ayda servise götürürüz. Fakat düzenli olarak sağlık kontrolünden geçmeyiz. Doktor “bu zamana kadar neredeydin?” diye payladığında kendimize değil de niye doktora kızarız?
**
İnsanı ayakta tutan ve doğrudan parayla ilgi olmayan sevmek, inanmak, yardımlaşmak, gülmek gibi moral değerler için hiç gayret etmiyoruz. Mutluluğu çılgınca tükettiğimiz maddi değerlere bağlıyoruz. Sonra da niye moralimiz bozuk diyoruz? Moral değerleri beslemezsen moral nasıl yaşayacak ki?
**
Günümüzde hukuksal tabirle “şiddetli geçimsizlik”ten nice yuva yıkılıyor. Oysa Şiddetli geçimsizlikten ziyade insani tabirle “şiddetli sevgisizlik”ten dolayı yuva yıkılıyor. Yeterli sevgi olmayınca “yetersiz bakiye” ile evliliği götürmek mümkün olmuyor. Mutluluğu üretmeden tüketmeye çalışıp sonra da niye kadere, kısmete, alınyazısına suç buluruz ki?
**
Neden kendi erdemlerimize dayanarak yükselmeyi değilde, başkalarının kusurlarına, günahlarına dayanarak kendimizi temiz göstermeye çalışırız? Anton Çehov, “Başkalarının günahlarıyla aziz olmazsın” der. Başkalarının günahını öne çıkararak kendi günahlarımıza kamuflaj malzemesi yapmak, bizi temize çıkarmaz bizi daha fazla sahtekar ve hilekar yapar ama bunu neden kavrayamıyoruz?
**
Tartışmayı bilmiyoruz. İddiayı değil rakibi hedef alıyoruz. Yanlış ikilemler oluşturuyoruz “Ya bizimlesiniz ya teröristlerle” (11 Eylül sonrası Bush’un sözleri) Tıkandığımız yerde hakarete ve şiddete başvurarak haklı olmaya çalışıyoruz. Yanlış delillerden sonuç almaya çabalıyoruz. Gandi ne demiş. “Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.” Bu şu demektir. iletişime kapanmış beyinlerle anlaşamazsınız. Durum böyleyken, sonra birlikten, kardeşlikten hoş hoşgörüden bahsederek neden kirliliklerimiz üzerine tüy dikeriz?

(Bir zamanlar yazmıştım. Sorular maalesef hala havada duruyor.)

Yorum bırakın