artık avcı-toplayıcı değilsin..
ortaçağ karanlığında da yaşamıyosun..
nihayet düşlediğin o büyük ev senin; lakin ne hazindir ki ailen küçüldü..
nihayet gelişmiş ilaçlara ulaşabiliyosun, lakin sağlığına kavuşmak için koşulların yetersiz..
sosyal medyada sürüyle arkadaşa sahipsin, lakin gerçekte sıfır dostun var..
yüksek gelire kavuştun, lakin huzurun azaldı..
sayısız ilişkiye girdin, lakin gerçek sevgi ligindeki skorun sıfır..
daha iyi bilgiye ulaştın, lakin erdemin azaldı..
aya gittin, marsa gitmek için de çaba sarfediyosun; lakin kapı komşunu tanımamakta ısrarcısın..
daha büyük ekran TV’ye sahipsin, lakin daha az kitap okuyosun..
ırkçılığın, milliyetçiliğin, fanatizmin, ideolojik körleşmenin tarihin her döneminde ve dünyanın her köşesinde felakete yol açtığını görüp karşılığında “ırkçılığa, milliyetçiliğe sarılmak insan soyunun laneti olmalı” düsturuyla nefreti yenmeyi başarmaya çabalıyosun, lakin çapın yetmediği için başaramıyosun..
ve nihayet yola gelip Alvin Toffler’in öğretisine boyun eğiyosun: ’21.yüzyılın cahilleri; okuma yazma bilmeyenler değil, yanlış öğrendiklerini unutamayan, yeniden öğrenmeye, değişime ve dönüşüme açık olmayanlardır!’..
derken pes edip; Friedrich Nietzsche’nin ışık tuttuğu söyleme kulak kabartıp yorganını başına çekip sessizce susuyosun: ‘bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır’..
kafalar boşalmışsa,
cahiller çoğalmışsa,
uykun da kaçmışsa,
koyver gitsin..