ELLER GİDER MERSİN’E PEKİ BİZ?

Mersin’de yapılan 2. Lig Finalleri için Zafer Elli ağabeyim ile İzmir’den yola çıktık.

“Abim gel uçakla gidelim” dedim.

”Ben hiç uçmadım. Kemal Sunal gibi ölmek istemem” dedi.

Zafer Abinin fenalaştığını, ona sunni solunum yapmak için hayat öpücüğü falan verdiğimi düşününce “Abim; biz en iyisi otobüsle gidelim” dedim.

Şehirler arasındaki otobüslerde sigara içmeyi yasaklayandan Allah razı olsun. Bir kez daha hayırlarla yad edelim. Ama birisi bazı yolcuların ortalığı lağım patlamış gibi kokutan gaz deşarjlarına da bir yasak getirirse muhteşem olacak.

Neyse ki adında “lüks” olan ama şehiriçi dolmuşu gibi ikide bir duran otobüs firmamız sık sık mola veriyordu da “temiz” hava alabiliyorduk.

Bir ara Uşakta iki abi binip arkamızdaki boş koltuğa oturdular. Muhtemelen mesleği celep olan bu ağabeyler  koyun ve keçi kokuyorlardı. Koku Zafer abime bir şeyler anımsatmış olacak ki “ Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar” “ Hadi gel köyümüze geri dönelim” “ Ben köyümü özledim” türkülerini söyledi.

4C7AA0BC-F105-4C98-8B5E-9C1528E1AF2E

Yolda Salon Amiri Nesimi SarıHocam; Mersin’e gelip maçları canlı yayınlayacağınızı duydum. “ diye Facebook’tan mesaj attı. “Sanırım ‘yayın yapamazsınız’ falan diyecek” dedim Zafer Abime. Öyle ya,  olur mu olurdu. “Evet öyle bir niyetimiz var” dedik. “Hocam; salonumuzda bütün teknik altyapı ve İnternetimiz var. Herhangi bir eksiğiniz, ihtiyacınız olursa telefon numaram şu … lütfen aramaktan çekinmeyin “ deyip numarasını verdi.

Mersin Voleybol il temsilciliği biz daha oraya varmadan 1-0 öne geçmişti.

Uzunca bir yolculuktan sonra Mersin’e vardık. Daha maçların başlamasına bir kaç saat vardı. Zafer abime güzel bir kahvaltı ettirmeliydim ki  4 maç sunabilsindi.  Gerçi yanımda bolca vitamin, enerji içeceği, vitamin, cialis götürmüştüm.  Her ihtimale karşı yani.

Oradaki görevliye “Şehir merkezine nasıl gideriz” dedik, “şuradaki kırmızı minibüslere binin, şu en yüksek binanın olduğu yerde inin” diye şehrin merkezindeki tek yüksek binayı gösterdi.

Başlangıçta tıngır mıngır, yavaşça giden minibüs gökten vahiy gelmiş gibi aniden, daracık sokakta formula yapıyormuş gibi hızlanınca, yabancı bir şehirde ölmeyelim, eşe dosta iş çıkarmayalım diye  çarşıya benzer bir yerde indik.

DE40DFDE-6B8E-45B7-B504-6A2E3F4F2FFA.jpeg

Berberde “Mersin’de kahvaltıda ne yenir?” diye sorduk. “Buranın sıkması meşhurdur. Şurdan ileri yürüyün, 5 dükkan sonra güzel bir yer var” dedi.

Dediği yere yürüdük. İçinde 5-6 masa olan  Küçücük bir dükkandaki mutfakta, orta yaşlarda bir kadın, bir masada da aynı yaşta bir erkek vardı. Adam oturduğu yerden adeta fırlayarak bizi içeri buyur etti. “Sıkma yemek istiyoruz” dedik. Konyalı Zafer abim “konya kırması peynirden”, ben “kaşarlı patatesli” olandan birer sipariş ettik. Yanında yeşil zeytin ve Türk- kaçak karışımı çay getirdiler. Yedikçe yenisini istedik. Ben üçüncüde doydum, benim yarı cüssemdeki Zafer abim dördüncüyü sipariş etti. “Paket yapacak herhal” dedim, saniyede mideye paketledi. Bu arada sayısız çay ve yarım kiloya yakın zeytin bitirdik. Zeytinler öyle lezzetliydi ki “Usta biraz daha zeytin” dedikçe, adamcağız “emriniz olur” diyerek tabağı doldurup getirdi. Biz de yedik. Hem sıkmanın hem de zeytin ve çayın tadı damağımızda kaldı.

02F40D7A-26AD-42A9-883C-157B18EACDB8

İyice ağırlık bastı ama maç saati de yaklaşıyordu. “Usta hesap ne?” dedim. “Kafamda 70 falan veririz” diye düşünüyorum, “30 verseniz yeter” dedi. “Şaka mı?” diye gözlerinin içine baktım. Adam ciddiydi.

“Usta buranın adı ne? Hani hem ucuz hem de lezzetli yemek yemek isteyenler bilsin” dedik. “Lezzet Sofrası, Akdeniz ilçesi, Özel Su hastanesi karşısı” dedi, biz yedik, tavsiye ediyoruz.

Oradan salona nasıl gideceğimizi öğrenmiştik.

Bu sefer beyaz minibüslerin kalktığı yere doğru yola çıktık. Bir ara bir meydanda, önündeki tezgahta ufak tefek ihtiyaç malzemeleri satan bir seyyar satıcıya adres soralım diye yanına gittik. “Dayı; bu beyaz mininüsler nerden geçiyor?” dedik. “Nereye gideceksiniz?” dedi, “ 1000 kişilik spor salonuna” dedik. “Ne yapacaksınız salonda?” dedi. “İnşaatı sağlam mı, bina iyi bir yere yapılmış mı, spor için uygun mu? diye bakacağız” dedik.  “İyi iyi” dedi. “Nasıl gideceğiz?” dedik. “Valla beyaz mininüsler gider” dedi. “ Biz de onu soruyoruz” dedi Zafer abi. “Neyi soruyorsunuz?” diye cevaplayınca daha fazla vakit kaybetmeden “hadi sana hayırlı işler” deyip ayrıldık.

E33AA3CB-3B69-4835-8FA3-3BEA3BFC5B7A.jpeg

 

Biraz daha ilerde makul mantıklı bir adam bulduk.

Beyaz mininüs uzunca bir yol takip ederek şehrin kenar mahallelerini bize tanıttıktan sonra salonun kapısında durdu.

Nesimi bey bizi  karşıladı. Zafer abim yayın için en uygun yeri bakarken ben tuvaletlere gittim. Bir yerin tuvaleti iyiyse her şey yolundadır bana göre. Spor salonunun tuvaletleri tertemizdi. Hani “bal dök yala” dedikleri cinsten. Yanıma bal almayı unuttuğum için döküp yalayamadım.

Hepsinde tuvalet kağıtları vardı.

Tüm maçları canlı verdik.

Bu arada salon görevlisi Filiz hanım sadece bize değil, salonun protokol tarafındaki hemen herkese çay servisi yapıp durdu. Sanırım 3 gün boyunca 5 dakika oturmamıştır.

Mersindeki salon ambiansı, düzeni, konforu, temizliği ile bu tür organizasyonlar için çok güzel bir yer. “Salon şehre çok uzak” diyenler olduysa da ben ona katılmıyorum. Biz kaldığımız otelden kişi başı 2,5 liraya, tek vasıtayla her gün gidip geldik.

Şehirde kaldığımız Atlıhan otel de güzel, konforlu ve ucuz bir oteldi. Kızı Merinos’ta oynayan Bahriye Serbest hanım ve ailesi orada kalıyormuş, bize de tavsiye edince biz de gittik. Federasyon Asbaşkanı Ahmet Göksü ve  hakemler de aynı otelde kalıyorlarmış. Kahvaltıda gördük. Kendileri de bizi görünce başta Ahmet Göksu bey olmak üzere hepsi sıcak şekilde selamlayıp hal hatır sordular. Federasyonu pek çok defa eleştiren biri olarak Ahmet Göksu beyin her gördüğünde bana gösterdiği bu sıcaklık sanırım beni biraz mahcup durumda bırakıyor, itiraf ediyorum. Ama biz hala doğru olduğunu düşündüğümüz şeyleri, seviyemizi koruyarak, kimseye saygısızlık etmeden,  eleştiriyoruz.

Hakemler demişken, maçlarda ve salonda görevli olan hakemlerle ilgili bir iki kelam etmeden geçmek onların emeklerine haksızlık olur. Yarı final ve finalde, organizasyonun  başındaki MHGK Genel sekreteri Eyüp Bostancı olmak üzere  maçları yöneten hakemler Tuncay Kandemir, Erhan Alparslan, Mahmut Karaca, Cenk Kaçamaklı, Halit Cerit Hocalar hatasıza yakındılar. Antrenörler ve oyuncular da iyi niyetli olunca maçlar hakem kararları tartışılmaksızın bitti.

“Yediniz içtiniz, gezdiklerinizi anlatın” derseniz, vallahi gezemedik. Maçlar saat 10 gibi bitti. Yemek yedikten hemen sonra kendimizi otelimize atıp uyuduk. Zafer abi;” Mersinde bana denizi göstermedin” demesin diye uzaktan denizi de gösterdim.

Somali’de beraber görev yaptığım, orada  “muhteşem doktor” olarak bilinen, geçen yıl  da Mersinde yılın Doktoru seçilen,  Anestezi Uzmanı arkadaşım, Dr. Ali Can bizi Mumbar, kaburga ve tantuni yemeye götürdü. “ Korkmayın yiyin, bir şey olursa ben müdahale ederim.” dedi.

 

 

Sanırım bir kaç kilo alıp döndük.

1. Lige çıkan takımları tebrik ediyor, kaybeden takımlara da yeni sezonda başarılar diliyoruz.

Mersinden mutlu döndük.

Bir daha organizasyon olsun düşünmeden gideriz.

BİZE GÖRE TURNUVANIN ENLERİ;

En başarılı takım; Vakıfbank

En başarılı Antrenör: Özkan Gönülaçar

En başarılı Orta oyuncular; İlayda Uçak, Duygu Sipahi

En iyi pasör; Tülay Öner

En iyi pasör çaprazı; Burcu Evin

En iyi smaçör; Büşra Göral, Gizem Tuğrul

En iyi libero; Zehra Coşkunsu,

En Değerli Oyuncu; Esra Ötücü

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s