İyi ki kadın değilim; çünkü sabah yatağımdan kalkıp yüzümü yıkıyor, kısa saçlarımı iki el hareketi ile düzeltiyor, mevsime göre bir tişört bir kazak, bir gömlek, bir pantolon giyip çıkıyorum.
Kadın olsaydım?
Sabah erkenden kalkıp elini yüzünü yıkadıktan sonra çorbaya dönmüş saç taranır, fön çekilir, makyaj için ten rengine uygun fondötene, transparan pudraya ya da ten renginden 1 veya 2 ton açık renkte kapatıcıya, şeftali tonlarında allığa ihtiyacı olur. Bu sadece bir makyaj çeşidi in gerekli. Eğer işten sonra gece de toplantı gibi şeyler olacaksa göz makyajının da yoğun olması için takma kirpik, siyah eyeliner, göz makyajı bazına ve dudakları için de göz makyajı koyuysa nude, açıksa da kırmızı, bordo gibi rujlara ihtiyacı olur.
Erkek arkadaşların kafası karıştı bile.
Hangi ruj ne zaman kullanılır değil mi?
Durun bu daha ilk madde.
Giyim de ayrı bir dert onlar için.
Günün anlam ve önemine, aylık periyodal durumlarına göre koyu renk açık renk, içini, hatlarını, çamaşırını göstermeyecek, pantolon etek ve gömlekler seçilir.
Bazen çeşitli kombinasyonlar, olmazsa farklı farklı alternatifler denenir.
Elbiseye göre kolye, kolyeye göre küpe, küpeye göre taç, taca göre fular, atkı vs giyilmek zorunluluğu vardır.
Çocuk varsa onun için kahvaltı, beslenme hazırlanır, evdeki büyük çocuk için de unutulmaz tabii.
Sonra onlar sırasıyla uyandırılır.
Kimse yapılan onca hazırlığa bir teşekkür etmez “ Anne benim tostumun kenarı yanmış” “Beslenme çantama muz koymamışsın” “ Hanım bu yumurta rafadan olmamış” “Karıcım Tostuma turşu koymayı unutmuşsun” diye şikayetler edilir. “Zıkkımın kökünü ye!” cümlesi dilinin ucuna gelse de çoğu zaman çıkmaz. “Biri de beni anlasa, bir işin ucundan tutsa” diye düşünülür, geçilir..
İyi ki kadın değilim çünkü; Ev kadını isen evi toparlaman,bulaşık, çamaşır, ütü, yemek derken hayatın bir hizmetçi gibi geçer, çoğunlukla çalışmadığın için evin ihtiyaçları için bile para isterken boynunu bükmek zorunda kalırsın. Adamın hayatında başka birilerinin olduğunu bilsen bile “çocuklarının sefil perişan olmamaları, analı babalı büyümeleri” için sessiz kalmak zorunda kalırsın.
Bir işte çalışıyorsan ve hele de emzirecek yaşta çocuğun varsa ve üstlerin erkekse sana “işten kaytaran çalışan” muamelesi yapılır, kimse hem iş hem kariyer yapmaya çalışmanı takdir etmez.
İyi ki kadın değilim çünkü; Her hamilelikte kilo alıp vermekten vücudunu, kendini tanıyamazsın. Nezle grip olduğunda yatak döşek yatan, yoğun bakımlık hasta muamelesi görmek isteyen adamın o doğum sancılarını, kramplarını, yaşayıp seni anlamasını dilersin, sadece bir temenni olarak kalır. Çoğu zaman da takdir edilmeyi beklerken sana, vücuduna baktığında yüzündeki memnuniyetsizliği görürsün.
İyi ki kadın değilim çünkü; Adet dönemlerinde, menapozda değişen hormonal durumlarını, mens olmanın ya da olmamasının getirdiği stresleri, sıkıntıları, dışarıda, toplum içinde yürüyüşüne, bakışına, gülüşüne, hatta saçının, vücut hatlarının görünmemesine, belli bir saatten sonra dışarıda olmama zorunluluğuna, olduğunda başına gelebilecek şeylerin ihtimalinin getirdiği tedirginliğe, erkeklerin fiziki ve psikolojik şiddetine, bazen dayak ve hatta ölüm ile tehditlerine, istediğin gibi yaşayamamanın getirdiği sıkıntılara katlanmayı öğrenirsin.
Yukarıdaki listeleri sayfalarca uzatırım.
Ama erkekler okumaz.
Çünkü bizler sizin kadar sabırlı değiliz.
Sizin kadar okumuyoruz çünkü.
Bahse varımki bu yazıyı okuyan ve yorumlayan kadın sayısı en az erkek sayısından iki kay fazla olacaktır.
Ve yine bahse varım ki bir kaç erkek dışında hiç bi paylaşmayacaktır.
Neden?
Çünkü bütün bunları kadınların yaşadığını düşünmek erkeklerin canını sıktı.
İçine biraz erotizm mi koysaydık acaba? Onda da kadına yüklenen sorumluluklara girelim mi?
Yok girmeyelim, biz burada bitirelim.
İyi ki kadın değilim ama iyi ki siz varsınız.
İyi ki siz varsınız çünkü siz dünyaya güzellik katıyorsunuz.
İyi ki varsınız çünkü benim gibi öküzler bile yaptıklarınızı düşündükçe size nasıl teşekkür edeceğini düşünebiliyor.
Deniz Arslan