Yakamoz‘un kelime anlamının; ay’ın denize yansıması değil, denizde yaşayan bir plankton’un savunma mekanizması olarak deniz yüzeyine saçtığı “ışık” olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım!!..
Meğerse; ay’ın yansıması “mehtap”, mavi yeşil alglerin ışıldaması ise yakamoz’muş!!..
Yeni bir şey öğrenmek bana muazzam bir haz verdi, her daim..
Ve bilgiye ulaştığımda; “yakamozsun sen” diyen Ahmet Kaya’yı ters köşe yapacaktım ki, “bir menekşe kokusunda seni aramak var ya” dizelerini anımsadım bir anda!!.. o dizeleri; menekşenin kokusuz olması yüzünden, o insanı hiçbir zaman bulamayacak olmanın ağırlığı ile söylediğini hatırladım usta’nın!!.. o halde elbette ki “yakamoz”un da bir hikayesi olmalıydı!!..
“O Mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırdık” dizelerindeki Müjgan’ın da herhangi bir kişi değil “kirpik” olduğunu öğrendiğimde de ikinci şaşkınlığı yaşamıştım..
ah o gençlik cahilliği!!
ne de güzelmiş; tazecik bilgilerle kucaklaşmak.. kavuşulan her bilgiye; istasyonda kavuşulan sevgili misali sevdayla saldırmak!!..
o halde..
son söz..
“siz benim nasıl yandığımı nerden bileceksiniz?”..