Dunning-Kruger sendromu ;
“Dunning–Kruger etkisi” ya da “Dunning–Kruger sendromu”, Cornell Üniversitesinin iki psikologu Justin Kruger ve David Dunning’ n tarihe geçmelerine ve 2000 yılında Nobel almalarına neden olan Sendroma göre “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır”. Bu kişiler “Cahil cesaretine sahip ya da bir başka değişle kifayetsiz muhterisler” olarak tanımlanıyor.
Bizde de bu teoriyi anlatan çok güzel deyim ve atasözleri mevcutur.
Mesela “cahil cüretkar olur kendini alim sanır” demiş atalarımız ya da “boş başak dik durur dolu başak eğik durur” demişler.
Peki sendromun belirtileri nelermiş onu okuyalım ;
-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
-Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
-Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
-Nitelikleri, eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Peki hepimizin çevresinde bolca bulunan bu arkadaşları nasıl tanıyabiliriz?
İşte size birkaç ipucu ;
1. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler.
“Biz biliriz”, “En iyi biz biliriz”, ”Tabii ki biz biliriz”, vb. sözleri bu kişilerden sıkça duyarsınız.
2. Bilgiyi, eğitimi aşağılama eğilimindedirler.
Mesela bir kişinin 3 dil bilmesini, üniversite mezunu olmasını, hatta profesör olmasını kötü bir şeymiş gibi gösterme eğiliminde olurlar. Bilginin aşağılanacak bir şey olduğunu savunurlar ve çevresindekileri de buna inandırmaya çalışırlar.
3. Bu kişiler çok gürültü patırtı çıkarır, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havası estirmeye bayılırlar.
Mesela bir kişi sizin verdiğiniz 10 lira ile bir başka kişiye 1 liralık yardımda bulunur, ama sizin verdiğiniz 10 liranın 100 katı gürültü çıkarır. Dünyanın en büyük işini yapmış gibi davranır. Daha genelleştirirsek, yapması gerekeni yapıp, sanki bu ilk defa onun aklına gelmiş gibi ortalığı ayağa kaldırır.
4. Her şeyi kendisi halletmek ister.
Kişi ne kadar az bilgi sahibi ise, her alana el atması o kadar büyük olur. Bir alanda uzman kişiler, kendi alanlarının dışındaki işleri uzmanlarına bırakma eğilimindeyken, bu sendromdan etkilenen kişilerin matematikten mimariye, kimyadan sağlığa kadar her alanda üstün fikirleri vardır ve kendilerine sorulmadan yapılan her iş biraz eksiktir.
5. Her şeye hazırlıklıymış gibi davranmaya bayılırlar.
Hakkında hiçbir fikri olmayan, öngöremediği olaylar karşısında bile sanki bu olayı yıllar öncesinden görmüş gibi davranmayı severler. Hiçbir hazırlığının olmadığı konularda sanki bunun geleceğini biliyormuş da ona göre hazırlıklarını yapmış gibi hareket etmeye düşkündürler. Sizi de buna inandırmak için çırpınırlar.
6. Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmezler ama altındakileri ezme konusunda üstlerine yoktur.
Gücü gücüne yetene deyiminin hayata geçmiş halidir bu kişiler. Kendinden yüksek konumda olanlara daima gülücükler dağıtırken, altında kalanları ezmede hiçbir beis görmezler. Ama sorduğunuzda böyle bir şeyin olmadığını iddia ederler.
7. Bugün ak dediğine yarın kara der, ama demediğini iddia eder.
Dönüşleri muhteşemdir bu kişilerin. Söylediği yalanı unutan yalancı gibi dün söylediğini bugün inkar eder, bunu yüzüne vuranları iftira atmakla suçlar, çevresindekileri de buna inandırmak için o kişiyi başka alanlardaki eksiklikleri, zaafları ile vurmaya çalışır.
8. Başarısız olması halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışır.
Yani başarısızlığını tarihin sayfalarından silmek için elinden geleni yapar. Beşer şaşar lafı ona göre değildir, o hiç şaşmaz, şaşsa bile bunu sizin hatırlamanızı istemez. Çünkü o başarısız olamaz!
9. Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kati olarak inanırlar.
Kesinlikle yanlış yapmaları mümkün değildir. Onların inandığı, doğru kabul ettiği şeyler kesinlikle doğrudur. Bunlar yalanlanmış olsa bile, sırf kendisi inanmış olduğu için asla yanlışlığını kabul etmez, onun yerine sizi kendi yalanına inandırmak için çırpınır.
10. Herkesin gördüğü, şahit olduğu bir şeyi inkar edebilir, mesele sizi buna inandırabilmek tir.
Mesela 40 kişilik bir sınıfta, 15 kişiyi hiç sevmediğini, onların rezil kişiler olduğunu söyleyen kişimiz, sınıf başkanlığına aday olduğunda, 40 kişiyi de ayrı ayrı sevdiğini iddia edecek, ”Ama sen 15 kişi hakkında atıp tutuyordun” diyenleri ise yalancılıkla suçlamakta hiçbir sakınca görmeyecektir.
işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan “yetersiz” kişiler, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir “hak” olarak görecektir.
Şimdi değerli EVOLEYBOL sitesi okurlarımız ve takipçilerimiz, ‘Günümüzde bu sendromun etkisinde kalan kimleri tanıyorsunuz?’ lütfen biraz düşünüp kendinize yanıtlarını bulabilir misiniz?