Yazdığımız yazının ( https://evoleybol.com/2018/04/06/neslihan-ne-olur-birakma1-3/ ) mürekkebi kurumadan Neslihan Demir Güler’den açıklama geldi ‘Ağrılarım var, ağrı kesicilerle oynuyorum, sezon sonu bırakıyorum’ dedi.
Sezon sonu dediği 4 maç sonra yani.
9 Aralık 1983 doğumlu henüz 34 yaşındaki oyuncumuz üstelik bu sezon oynadığı başarılı maçlar ve Şampiyonlar liginde oynadığı son maçtaki müthiş performansını da göz önüne aldığımızda ‘Erken’ bir karar diyebiliriz.
Geçen hafta oynadığı Francesca Piccinini‘nin 39 yaşında olduğu ( Ki bu konuda muhtelif söylendiler var. Aslında 39 dan çok olduğu, kadınsal nedenlerden 39 da kendini sabitlediği …vs ) ve halen aktif olarak oynadığını düşünürsek…
Burada beraber çalıştığım bir ortopedist doktor arkadaşıma ‘Ağabey; neden elin oyuncuları çok uzun yıllar yüksek performans ile spor yapıyorlar da bizim sporcular erkenden sakatlanıp bırakıyorlar?’ diye sordum.
‘Genetik ve bir kaç çevresel faktörü saymazsan ana sebep oyuncunun kendisi. Bizim oyuncularımızın çoğu spora geç başlıyorlar. Spora başlama yaşları artık o kadar küçük yaşlara indi ki. Mesela Ruslar doğduktan hemen sonra yüzme ve hatta su altında yüzme dersleri aldırıyorlar. Yüzme, tüm vücudu kullanmayı gerektirdiğinden, kalp yönünden dayanıklılık, kas gücü ve esnekliğini aynı anda kazandıran birkaç spordan biri. Bu nedenle çocukların gelişimine çok önemli katkı sağlıyor. Sonra 5-6 yaşlarında diğer diğer spor dallarına yönlendiriliyorlar. Çocuk 12-13 yaşına geldiğinde artık her anlamda tam olarak gelişmiş oluyor. Bizde ise ne yazık ki daha 8-9 lu yaşlarda ancak spora başlıyor. Bir kere oradan 1-0 mağlup başlıyoruz. Sonra Türk oyuncusunda disiplin yok. Bence biz de eksik olan “disiplin”. Sporcu disiplinden uzak. Günde ciddi anlamda saatlerce çalışmak, kendine iyi bakmak yerine, zamanın daha fazlasını magazin sayfalarında harcıyor. Düzgün beslemiyor, kendine bakmıyor, iyi uyumuyor vs vs…Şimdi bu oyuncu sakatlanmasın da kim sakatlansın? Sakatlandığında da aynk şekilde kendine bakmadan, tam tedavi olmadan zorlamalar, yetersiz destek tedavileri ve hatta bazen kendi kendini tedavi etmeler ….’ dedi
‘Hocam tek suçlusu oyuncular mı?‘ dedim.
‘Tabii ki değil. Takım yöneticileri ve Antrenörler de suçlu. Yöneticiler oyunculara zembille para dökerken takıma bir doktor ya da bir fizyoterapisti çok görüyorlar. Oysa aslında şunu düşünmüyorlar; Bir oyuncu yanlış şekilde çalıştırıldığında sakatlanıp sezonu kapattığında çok daha büyük bir zarar görüyorlar. Antrenörler bir başka alem; takımda her şey olmak istiyorlar zaten. psikolog, Fizyoterapist, masör, istatistikçi, her şey.. Oysa her şeyi yaparsan aslında hiç bir şey yapamazsın’ dedi.
‘Hocam başka suçlu var mı?’ dedim.
‘Var, var. Bilim adamlarımız da suçlu. Millet artık hangi genetikteki adam hangi sporu yapar, hangi sporu yapamaz diye çalışırken bizimkiler kim fetöcü kim metöcü diye birbirlerini gammazlama çalışmalarından, mevkisini korumak için ona buna yalakalık yapmaktan gerçek bilimsel çalışmalara fırsat bulamıyor. Çalışmaların hepsi ondan bundan kopya çalışmalar. Etrafta bir sürü doçent profesör ama ‘ne yaptın, ne icat ettin?’ desen ortada bir şey yok!‘
‘Bu kadar mı?’ dedim
‘Bu kadar yeter. Yazı uzayınca kimse okumaz. Bu arada okumayıp sadece o resim senin bu geyik vakit geçirenlere de bir iki lafım olacak ‘dedi.
‘Hocam; okuyucularımızdan alınanlar olur. Onu başka bir yazıda artık inşallah’ dedim.
Yani erken bırakmasının tek suçlusu Neslihan mı?