Şimdi sen diyorsun ki;
“Biz burada açlıktan sürünürken, onlar özel uçaklarıyla adetimiz bile olmayan bir kutlama yapmaya gittiler, iyi oldu.”
“Bir fakir görseler yardım etmezler, oraya buraya para saçarken tepe taklak gittiler, iyi oldu.”
“Su testisi su yolunda kırılır, iyi oldu.”
“Hepsi baba parasıyla gününü gün eden şımarık çocuklardı. Gitmeselermiş, iyi oldu.”
Daha neler diyorsun da, benim dilim varmıyor burada söylemeye. Neler dediğini biliyorum, çünkü içinden geçirmiyorsun. O pis zihninin bulanık sularında boğmuyorsun bu düşünceleri.
Sen kardeşim, bayağı gururla, göğsünü gere gere yüksek sesle söylüyorsun bunları.
Utanmıyorsun. Utanmayacaksın!.
Bir de sen kardeşim, adalet nedir anlamayacaksın. Sen zannedeceksin ki adalet, özel uçağıyla iki gün eğlenmeye giden gencecik kızlara o uçak mezar olduğunda tecelli ediyor. Sen zannedeceksin ki zengin öldüğünde hayat daha adil oluyor. Ama zenginleri de kendi içinde ayıracaksın. Bazı zenginler, sana göre ölmemeli çünkü. Mesela Fatma. Herhangi bir Fatma’dan bahsediyorum kimse üzerine alınmasın. Diyelim Fatma bir sosyal medya fenomeni. Ne iş yaptığı belli olmayan bir ablamız. Ülkenin en zengin adamlarından biriyle evli ve her yere özel uçağı ile gidiyor. Sen onu ağzının suları aka aka takip edeceksin. Mahalledeki Fadime yuva yıksa, kadının kapısını bacasını yakacaksın O…..u diye ama sosyal medya fenomeni Fatma yuva yıkınca “Helal olsun kıza, sabretti, istediğine ulaştı.” diyeceksin. Her fotoğrafını beğeneceksin kokuşmuş ahlakınla.
Sen kardeşim, insanı insandan sen ayıracaksın, başka kimse değil. Etrafına değil aynaya bak. Çünkü bugün ülkenin geldiği bu noktada, sen ile ben de dahil, hepimiz suçluyuz, sorumluyuz.
Şimdi ağzını açıyorsun, ağzın aralanınca çirkin nefretini görüyorum. Bana püsküren deli öfkeli kelimelerini görüyorum.
“Afrin’de her gün onlarca evladımız ölüyor sesin çıkmıyor. Elalemin iki zengin çocuğu b.k yolunda öldü diye duyar kasıyorsun.” diyorsun. Biraz haklısın. Ama çok yanlışın var. Ben ve bazı arkadaşlarım, aynı yola baş koyduğum ama asla tanımadığım birçok insan. Biz. Bugün Afrin’de yaşananlar, yıllardır sınırda, şehrin göbeğinde, stadyumda, kapı önlerinde yaşanıyordu. Biz yaşanmasın diye çığlık olduk, fırtına olduk, estik, gürledik. Susturulduk ama yılmadık. Biz yıllarca bazı şeyleri anlatmaya çalıştıkça bizleri susturan yine sizdiniz. Biz yıllardır her şehidimize yürek dağladık, boğazımızda düğümlendi isimlerinin her harfi.
Samimi olayım, Uğur Palancı. Güzelim çocuk, çocuk daha. Şehit olmuş, okudum. Açtım facebookunu. Bilmem kaç dakika, gözlerimden yaşlar süzüle süzüle fotoğrafında gülen gözlerine suçlulukla bakakaldım. Belki sen bir an üzüldün, geçti. Ama ben onları da unutamıyorum, ben onlara da ağlıyorum.
Mesele bu memleketin zengini ya da fakiri, özel uçaklısı ya da bisikletlisi, kiracısı ya da ev sahibi değil. Mesele sen değilsin ya da ben değilim kardeşim. Mesele insanlık meselesi. Mesele “can” meselesi.
Ölen yardımcı pilot, kardeşimin üniversiteden hocasıydı. Yakından tanıdığını sanıyordu kardeşim. Ta ki öldükten sonra Facebook’a sızdırılan hikayesine kadar. “Bilseydim” dedi “böyle bir hayatı olduğunu. Nereden bileyim. Bilseydim gider sarılırdım.”
Sen bundan daha samimi bir acı görebilir misin?
Koy elini vicdanına ve bırak artık insan ayırmayı. Ölenin arkasından konuşma. Başkalarının varını yoğunu kıskanma. Kendi önündekine bak, önüne ne konuyorsa onu ye. Beğenmiyorsan çık, tırnaklarınla kazı. Taştan çıkar ekmeğini. Ben, yirmi yedi yaşında genç bir kadın, namusuma söz ettirmeden, canımı dişime takarak çıkarıyorsam taşın suyunu, sen o koca cüssenle haydi haydi yaparsın.
Haydi bir cesaret, çeneye mola, bileğe kuvvet!
Maalesef vicdana sahip olmayan insanlar istemesek te her daim olacak.
BeğenBeğen