VOLEYBOLCULARDA SAKATLIKLARI ENGELLEMEK MÜMKÜN MÜ?

Bugün voleybolda en çok gördüğümüz yaralanmalardan biri olan omuz yaralanmalarına ve bunlar için ne gibi önlemler alabileceğimize değineceğim.

Voleybol; yoğun ve uzun antrenman süreleri gerektiren bir spor. Tekrarlı ve çokça sıçrama-atak paternleri özellikle omuz ve diz eklemini fazlaca zora sokmaktadır.

AF8642D0-08D6-468C-8A02-EF6AFC573981En yaygın akut (ani gelişen) voleybol yaralanması %31 ile ayak – ayak bileği, %17 ile diz ve %12 ile omuz yaralanmalarıdır. Yaralanmaların en çok hangi esnada meydana geldiğini aşağıdaki görselde görebilirsiniz.

6C5A1D09-91E8-4A19-9D8D-17D2BF1ECB0CYavaş başlangıçlı (Kronik) (%41) yaralanmalar sporcuların tam olarak şikayetlerinin ne zaman ve nasıl başladığını tarifleyemedikleri, sinsi dediğimiz tarzdaki yaralanmalardır. Bu tarz yaralanmalar genelde overuse (aşırı kullanım) sebebiyle gerçekleşen kronik (uzun süreçli) olarakta tanımlanabilir.

 

En çok karşılaşılan kronik voleybol yaralanmaları ise % 33 diz, %20 omuz ve %18 ile bel bölgelerinde görülmektedir.

Temel olarak voleybola özel hareket şekillerinden kaynaklı, omuz ekleminde normal insanlarda gördüğümüzden daha farklı omuz hareket açıları meydana gelmektedir.

Tabii ki bu hareketler zorlayıcı, tekrarlı ve sporun doğası gereği büyük miktarda güç açığa çıkaran hareketlerdir. Voleybolcularda görülen omuz ağrısının en yaygın nedeni tipik bir antrenmanda atak ve servisçilerin yaptığı binlerce vuruştan ötürü aşırı kullanılan omuz çevresi kaslarından kaynaklanmaktadır.

Tüm bu saydıklarımız sporcularda ağrı, instabilite ve dolayısıyla tekniğini dilediği şekilde uygulayamama gibi şikayetlere sebep olur. Omuz ekleminde görülen kas ve bağ yırtıkları, sıkışma sendromları bu şikayetlerin ana sebebidir.

Madem elimizde bu kadar veri var, o zaman buradaki en önemli yaklaşım sporcunun yaşadığı omuz problemlerinin önlenmesidir. Yani olabildiğince yaralanmasına müsaade etmememiz gerekiyor. Bunu da koruyucu egzersiz yaklaşımları ile hem bireysel hem de takım halinde uygulayarak yapmamız gerekiyor. Bunun için yine püf nokta antrenör, fizyoterapist ve kondisyoner üçlüsünün iyi bir ekip işi gerekiyor, ve tabii ki uyumlu-disiplinli SPORCULAR..

Antrenör: Sporcusu ne kadar vuruyor, ne kadar sıçrıyor bilmeli, drillerini ona göre ayarlamalı. Kısacası dozaj burada çok önemli bir faktör.

Kondisyoner: Aynı şekilde kondisyon ve ağırlık antrenmanlarında sporcuya ne kadar yüklendiği not etmeli, takip etmeli.

Fizyoterapist: Hem bireysel hem de takım ihtiyaçlarına yönelik koruyucu egzersiz programlarını oluşturup, uygulamalı.

Sporcular: Teknik ekibine güvenmeli ama aynı zamanda sorgulamalı, ezbere iş yapmamalı.

Ee bu kadar işin uyumlu ve organize olarak yapılabilmesi için de EKİP çalışması şart. Oyuncuya yüklenen her çalışmanın zamanı, süresi, dozajı, şekli ortak bir şekilde kararlaştırılmalı. Böylece hem çalışmalarda benzer uygulamaların (tekrarın) önüne geçerek sporcuyu boş yere yormaz, hem de onlara her açıdan (teknik-kuvvet-sağlık) gereken desteği vermiş oluruz.

Tabii ki beklenmedik olaylar gelişip oyuncular ani yaralanmalar yaşayabilir. Bu durumda da gereken yaklaşımları varsa takımın sağlık ekibi yoksa güvenilir ve sporcuya değer veren klinik ve hastanelerden destek alınmalı.

Kaynakça

1. Augustsson, S., Augustsson, J., Thomeé, R.,Svantesson, U. (2006) Injuries and preventive actions in elite Swedish volleyball. Scandinavian journal of medicine & science in sports, 16 (6), 433-440.

2. Verhagen, E., Van der Beek, A.J., Bouter, L., Bahr, R.,Van Mechelen, W. (2004)
A one season prospective cohort study of volleyball injuries. British journal of sports medicine, 38 (4), 477-481.

3. Eerkes, K. (2012) Volleyball injuries. Current sports medicine reports, 11 (5), 251-256.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s