Ben seni hiç görmeden, tanımadan, hatta çok küçükken adını bile bilmeden sevdim. Özgürlüğün anlamını öğrendiğim gün sevdim seni.
Bir kız çocuğu olarak okumayı öğrendiğim gün sevdim.
Dünyaca ünlü Pinokyo’yu, kendi dilimde tiyatroda izleyebildiğimde, okulda bana öğretilen devrimlerde sevdim.
Büyüyüp adam olmaya çalışırken, okumaya, gezmeye, çalışmaya gittiğim ülkelerde anlatırken seni insanlara, her gün yeniden sevdim seni.
Ne zaman hayata dair umudumu yitirecek olsam, aklım düşüp bana umut ışığı olan azim kokan anılarını sevdim.
Birbirini hiç tanımayan milyonlarca insanin ortak hikayesinde üstlendiğin o baş rolü sevdim.
Hem Ata’lığını, hem Türk’lüğünü sevdim. Küçücük yüreklerde büyüyen sevgini, minik gözlerde ışıldayan medeniyetini sevdim.
Senin gözlerinin mavisini değil de, gözlerinin arkasındaki inancı sevdim.
Gösterişle gölgelemediğin, küçük sevinçlerini derinden sezebildiğim bakışlarını sevdim. Ben seni hiç tanımadım ama bu vatanın her köşesinde bıraktığın o izleri, oralara yaptığım ufak gezileri sevdim.
Sana tapmadım, adına, soyadına, kıyafetine, saçına, gözüne tapmadım. Öyle dedikleri gibi, taparak, abartarak değil anlayarak sevdim seni.
Yolundan ilerlemeye çalışarak sevdim.
Işığını sevdim.
Aydınlığını sevdim.
Sen buradan gideli çok oldu ama ben geride bıraktığın taşı, toprağı, medeniyeti, ilkelerini, çocuklarını, birbirine sımsıkı kenetli koca yürekli milletini sevdim!
Unutmadık, unutmayacağız.
onun sayesinde kadın ilk ben buradayım diyebildi zaten
BeğenBeğen