UCUZ KAHRAMANLIK…

Gece yarısı…                                                                                                                           Bazen uyurgezer gibi o saatlerde kalkar dolaşırım, onlardan tek farkım o saatlerde bile hala beynimin harıl harıl ek mesai yapmasıdır…

İşte dün gece yarısı saat 03.30 civarlarında gene öyle yaptım… Doğrusunu isterseniz yapmak zorunda kaldım !… Nasıl mı, anlatayım;

Ne güzel bir rüya görüyordum… Aramızda kalsın (!), ülkemize her geldiğinde platonik takıldığımız dünya starı Dalida bana sarılmış, yanaklarımdan “Mucckk” diye öpüyordu ki birden Gülbin elinde oklavayla çıka geldi, “Miyavvvvv” dedi ?… Panikledim tabii, siz olsanız başka bir şey mi yapardınız ?…
Yataktan nefes nefese fırladım… Bir de ne göreyim, yatağıma çıkmış bizim Çıtır, yanağımı yalıyor köftehor ?…
Gel de uyu sonrasında… Hemen aşağı, çalışma masama indim, laptopumu açtım, son paylaştığım “GENE SERPİŞTİRDİM !…” yazımın altına gelen yorumu okuyup, onayladım !…

Öğleye doğru da, sabah ev işleri mesaim biter bitmez (Gülbin İstanbul’da ailesiyle pastırma yazının keyfini çıkarıyor…) bu yorumu köşemde paylaşmaya karar verdim… Zira paylaşmaya değecek kadar önemli bir güncel konu muhteşem işlenmişti…

Bazen yazılanlardan rahatsızlık duyanlar hep serzenişte bulunurlar, beni tenkit ederler ?… “Hocam, bazı köşe yazarlarınız, yorumcularınız rumuz kullanıyor, açık kimliklerini belirtmiyorlar…” diye başlayan serzenişleri hoş olmayan (!) cümlelerle devam edip, tamamlanıyor ?…
Ben yazanın kim olduğundan ziyade anlatılanların, yöneltilen soruların yerinde ve doğru olup olmadığına, tabii ki hakaret, küfür, aile yaşantısı içeriği vb. içerik taşıyıp, taşımadığına dikkat ederim, uygun gördüklerimi de (bizlere yapılan eleştiriler dahil…) onaylarım…
İşte bu da altına imza atabileceğim bir yorum… İşte yayınlamam da bunun kanıtı…

İşte “UCUZ KAHRAMANLIK” başlığıyla yazılan yorum… Cevaplanması beklentisiyle noktası, virgülüne dokunm aynen yayınlıyorum…
Siz okurken de, Çıtır izin verirse (!), şöyle koltukta bir siesta yapmaya çekiliyorum…

Hasan Uğur Epirden

“Kendimiz yazalım ,kendimiz okuyalım , kendimiz söyleyelim kendimiz dinleyelim dedik .
Öncelikle hakem seminerimizde emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız . Yıllardan beri ilk kez gerilmeden sıkılmadan bir seminer gerçekleştirdik. Kendini ulema sanan dünya çapında olduğunu iddia eden hocaların büyüttüğü kadar değilmiş , bunu anladık.
Bir not ve saygı cümlesi de sayın Sevda GÜLER ‘e . Duruşu , herkese eşit mesafesi , yaklaşımı , hanımefendiliği ile örnek olduğuna inanıyoruz . Özel bir teşekkürde size Sevda hocam ,bu işi yaparken kasılmadan ,küçük dağları ben yarattım demeden yapılabileceğini cümle aleme gösterdiğiniz için. Bir eleştiri olmadan olur mu ? Bu yıla kadar adını bile bilmediğimiz ve duymadığımız MHGK üyeleri , sanırım siz bu işi fazla büyütmüş ve kendinizi çok kaptırmışsınız . Sizin düşüşünüz daha sert olur söylemedi demeyin .
Görenler görmeyenlere , duyanlar duymayanlara anlatıyor .Bir dönem önceki MHGK ‘nun bazı üyeleri kenarda köşede kalmışlar . Dünya Sultan Süleyman ‘a kalmamış .Anlaşılan onlara hiç kalmamış . Yazık üzülüyor insan .
Biz bu kıyafet kıyağının hem bol keseden atıldığını hem de başkasının parası ile başkasına kıyak yapıldığını düşünüyoruz.
Şimdi ezelden beri hakemlerin dostu olduğunu her fırsatta dile getiren sevgili başkanımızın bir süredir freninin patladığına ve camcı dükkanına girdiğine inanıyoruz. Bakalım nasıl toparlayacaklar bu işi ?
Biz de BOL KESEDEN başlığıyla yazı yazan arkadaşımız gibi düşünüyorduk .Onun yazısını okuyunca bir şeyler karalayarak katkımız olsun istedik.
Aynı şeyleri yazmayacağım ama kıyafet düzenlemesinin kesinlikle Aziz hocanın projesi olduğuna biz de inanıyoruz . Ancak şöyle bir düşünelim isterseniz . Dediğimiz gibi BOL KESEDEN başlıklı yazıda yazıldığı gibi bu iş bir sürü şaibeyi beraberinde getirecek .
Eğer böyle bir kıyafet değişikliğine gidiyorsanız ve sadece uluslararası ile ulusal hakemlerin kıyafet ücretlerini siz karşılıyorsanız il ve aday hakemlere kıyafet değişikliği zorunluluğu getiremezsiniz.
Madem bu değişikliği çok gerekli gördünüz ve böyle bir yöntem uydurdunuz , örneğin 2000 tane federasyon maçlarında görev alacak hakem belirlersiniz ve bunlara federasyon hakemi dersiniz “benim maçlarımda bu hakemler görev yapacak o nedenle onların kıyafetlerini ben karşılıyorum , illerde diğer hakemlerin kıyafet kararını il temsilcileri ve İHGK verecek ” dersiniz.
Şimdi ne yapacaksınız , yukarıda yazıldığı üzere 7 yada 8 bin yada 10 bin kıyafet siparişi vereceksiniz . Çok büyük ihtimalle bu kıyafetlerin tespiti ve dağıtımını derneklere yükleyeceksiniz . Derneklere diyeceksiniz ki, “arkadaşlar kıyafetler 150 tl. Bütün il temsilcileri ihtiyaç duyduğu kıyafet listesini ve bedenlerini federasyona yada derneklere bildirsin .Ulusal ve uluslararası hakemlerden ücret alınmayacak sadece beden ölçüleri alınacak ” Derneklere yada il temsilcilerine parayı toplama görevi vereceksiniz . Kıyafet parasını siz belirleyeceksiniz ya , sizden ve Aziz YENER ‘ den başka kıyafetin gerçek değerini kimse bilmeyecek . Siz şimdi söz verdiniz , kıyafetleri ben yaptıracağım diye , bunun bir şekilde telafi edilmesi ,bir sponsora yüklenmesi şart . Eee en büyük sponsor her zaman olduğu gibi yine hakemlerin kendisi öyle değil mi ?
Dernekler para toplayıp dağıtım işini üstlenirse “kardeşim ben bu işi parasız yapmam 10 tl de ben hizmet bedeli koyarım. Çünkü Aday ve il hakemleri bana % de ödemiyor. ” Siz de ya bu isteğe razı gelir yada kıyafet parası artmasın diye il temsilcilerine bu işi yüklersiniz .
Peki gelelim illere, İHGK ve il temsilcilerine . Bu aşamadan sonra hangi yüzle hakemlerine kıyafet satın alma zorunluluğu getirebilecek siniz ? Kime kıyafet almak zorundasınız diyeceksiniz ? Federasyonun üst düzey hakemlere kıyafet hediye etmesini ve onları ayrı tutmasını, neden aynı yerden satın alındığını , bu işte kesinlikle şaibe olmadığını , federasyon başkanının ve Aziz YENER ‘ in kendinizden daha çok güvenilir insanlar olduğunu nasıl ve hangi cümlelerle anlatacaksınız ?
İl ve aday hakemleri bu uygulamadan sonra kıyafet almasalar ellerindeki SOKULLU kıyafeti ile maçlara çıkmak isteseler kimse onları suçlayabilir mi ?
Öte yandan kıyafeti hediye edilen hakem arkadaşları duyar gibiyim . Şimdi hepimiz dürüst ve ilkeliyiz ya .
“Kardeşim bu güne kadar bizde binlerce lira ödedik birazda onlar ödesin .”
“Bizim yapacak bir şeyimiz yok karar federasyonun kararı, emir demiri keser kıyafet alacaksınız mecbursunuz ? ”
“Ne yapalım içimiz yanıyor ama çaresiziz.”
” Beraber mi hakem olduk , aramızda o kadar da fark olsun canım ” gibi daha bir çok yazabileceğimiz sesler yükselecek .
Şimdi hakem ve gözlemciler federasyonu başkanı ve yöneticileri siz bu uygulamanın dürüstçe olduğuna yada olacağına inanıyor musunuz ?
Bu işlere alet olacak mısınız ? “Bizi bağlamaz biz bize söyleneni yaparız ” mı diyeceksiniz ? Sahi siz sadece Uluslararası ve ulusal hakemlerin mi dernek yönetimisiniz ?
Mesela turistik toplantı gezileriniz den kısıp diğer hakemlerin kıyafet ücretlerinin hiç olmazsa bir miktarını karşılayabilir misiniz ? Yoksa diğer hakemler ” hooop siz kimin parasını kime harcıyorsunuz ” der mi ?
Akıllı olduğunu sananlar , Allah ‘ tan korkarız diyenler , Voleybol federasyonu başkanı camcı dükkanına girdi . Cam kırıklarını siz toplayıp temizleyeceksiniz . Allah yardımcınız olsun . Bakalım ne yapacaksınız ? Hakemler mi ? Onları dert etmeyin , Epirden hocadan korkun siz .”

6 Comments

  1. Hasan hocam çorbada bizim de tuzumuz olsun . Biliyorsunuz , bir insana ağabey diye hitap ediyorsanız onu önemsiyor değer veriyorsunuz demektir. Eğer önemsemiyorsanız kendisine farklı şekilde hitap edersiniz . En azından hakem yada gözlemci olduğu için HOCAM demenizde uygun düşebilir. Federasyon başkanımız göreve geldiğinde MHGK ‘nu oluştururken büyük baskılara direnmiş Ümit hocanın kurulda görev almasına izin vermemişti. Belki de baskılara karşı Ümit hoca ile ilgili dedikodulara hatta dedikodu demeyelim kendi elinde belgesi olan suçlamaları delil göstermiş ve çalışamayacağını ifade etmiştir.
    Ancak seminerde ağzını doldura , doldura Ümit abim ,Ümit abi diye hitap etmesini nasıl karşılıyorsunuz ?
    Bu soruyu aklı vicdanı olan herkese , başta Ümit hocaya soruyorum ( vicdanı olduğu için değil konunun muhatabı olduğu için ) Federasyon başkanını samimi buluyor musunuz ?
    Bundan önce MHGK başkanlığı yapan hiçbir başkan en azından bizim hatırladığımız görevi bıraktıktan sonra yada sizin gibi elinden alındıktan sonra ki seminerlere katılmadı acaba kendisi neden katılmış olabilir ?
    Suat KOÇER , Ahmet KETEN hatta, hatta Uğur KARAKAŞ bu seminere neden ve nasıl katılmış olabilir ? Uğur bey Oktar bey MHGK ‘nda görev yaparken kendi ifadeleri ile onurlu bir hareket ile istifa ettikten sonraki seminere gelmedi ve uzun yıllar ortalarda görünmedi .Neden hem il temsilciliğinden alındı hem de MHGK da yer alamadı üstelik Aziz bey MHGK sı sınavda yapacaktı neden bu seminere geldi acaba bir fikriniz var mı ?
    Ümit beyin takım elbise ile gelmesi “ben FIVB üyesiyim burada ki herkesten üst bir konumdayım . Bu tşhirt leri giymem, şahsımı onlarla aynı kefeye sokar bunu yapamam “ diye düşündüğü için midir ? Nereden bakarsanız bakınız trajikomik değimli hocam ?
    Küskünleri birleştireceğiz diyen Federasyon başkanının kast ettiği sadece özel küskünler m

    Beğen

  2. Hasan hocam toplumumuzda şöyle bir davranış şekli vardır maalesef . Bu voleybol camiasında özellikle hakem ve gözlemci camiasında daha fazladır .
    Yeni bir federasyon göreve geldiğinde insanlar genelde beklenti içine girer . En masumane olanları da şahsi beklenti değil voleybol branşı için iyi olacak beklentisidir . Tehlikeli olan ise şahsi beklentilerdir .
    Örneğin yeni bir federasyon , yeni bir MHGK başkanı ve aşağı yukarı yeni bir MHGK muz var . Hakem ve gözlemcilerin öncelikli beklentileri adalettir. Ancak kendileri açısından adaletin içinde olacağı bir beklentide yok değildir.
    Hepimiz en azından Üst düzey hakem olduğumuza inanır iyi yerlerde olmayı hak ettiğimizi düşünürüz.
    Bazılarımız bunu gerçekten hak eder bazılarımız hak ettiğine inanır . Ama sonuçta orada az sayıda hakem ve gözlemci yer almak zorundadır.
    Bu tablo oluşana kadar kimseyi eleştirmeyiz ve hatalarını çirkin taraflarını görmezden geliriz. Ama Aslında Akif ÜSTÜNDAĞ Akif ÜSTÜNDAĞ ‘dır .Ümit SOKULLU , Ümit SOKULLU ,Aziz YENER ‘de Aziz YENER ‘dir . Bir insanın 50 yaşından sonra değişmesi çok olası değildir . Değişen nedir makam ve mevki sahibi olunduğunda göremediğimiz yönlerini görmemiz yada göstermeleridir.

    Şimdi sadede gelecek olursak Hasan hocam . Aziz YENER ‘in MHGK bir seviye yada klasman tespit sınavı yaptı . Tüm hakem ve gözlemeciler bu sınavın sonucunu heyecanla bekliyorlar . Şahsi düşüncem Aziz YENER zeki adamdır . Örümceğin ağlarını ördüğü gibi nasıl her şeyi yavaş ,yavaş planladıysa mutlaka bunun sonuçlarını hesaplamıştır. O nedenle sınavın sonucunu ve klasman listesini açıklamayacaktır. Üç yada beş aya daha kazanmanın hesaplarını yapmıştır.
    Yani Hasan hocam daha üç yada beş ay neyin ne olduğu anlaşılamaz .Klasman listesi açıklanmadığı için hakem ve gözlemciler görevlendirmeleri takip etmeye başlarız .Artık kendimize beklediğimiz klasmanda görev verilmediğinin farkına varmaya başladığımızda sorgulamalar başlar . Yine en masumane olarak Kurul üyelerini ararız . Hocam ne oldu beni unuttunuz galiba görev alamaz oldum . Yada A klasmandan düşürüldüm mü sorgulamaları başlar .Bunlar yaşanırken bir sezon daha geçer .Üst klasmanda olanlar gizliden yada alenen lehte propaganda yapmayı ihmal etmezler .
    O günlerden itibaren sesler yükselmeye ,hatta size ve sitenize gelen ihbar sayısı artmaya başlar.
    İnsanların görmediğimiz çirkin yanlarını birden görmeye başlar ,kimlerin hırsız , kimlerin kul hakkı yediği birden aklımıza geliverir .Sizce de öyle değil mi .
    Hafızanızı şöyle bir zorlayınız lütfen hocam .Ümit SOKULLU ‘nun aslında hep yaptığını bildiğimiz , kursa geç gitme ve aynı anda birkaç göreve birleştirme yeteneğine göz yumulduğunu , kendi sonunu hazırlayan Tekirdağ görevinin hangi yıllara rastladığını bir düşünün . İnsanların kendileri için ümidi kestikleri ve intikam almak istedikleri zamana rastlar bence .
    Aslında bizleri aptal sanıyorlar ancak kendileri gülünç duruma düşüyorlar farkında değiller . Sizin herkesten çok şey bildiğinize ,kimin kimlerin kuyusunu kazdığını en iyi bilenlerden biri olduğunuza adım gibi eminim . Açsanız kutunun ağzını neler ortaya çıkar düşünmek bile istemiyorum. Ama sanıyorum tilki kurnazlığı yada mesleki ahlak böyle bir şey olmalı .Haber kaynaklarınızı gizlemeniz hatta diğer basının haber kaynaklarını bilmenize rağmen saklamanız , sizde kalması ders çıkartılacak nitelikte .
    Son olarak bir yorumcunuz dünyanın Sultan Süleyman ‘a bile kalmadığını azmış .Öyle değil mi hocam ne Rahmetli Suat CARLI ‘ya ne de Mehmet SAĞLAM ‘a kaldı .Bize de kalmayacak . Önemli olan bir hoş seda bırakmak değil mi ?
    Anlamadığım bir konu da ne yapacaklar yorumcuların adını öğrenip ? Hakemliğini yada gözlemciliğini mi bitirecekler ? Yoksa selamı sabahı mı kesecekler ? Siz yazılanlara ve doğruluğuna baksanıza . Yasa dışı yazılar için yapılacak işlem belli değil mi ?
    Çok mu merak ediyorsunuz ? Biz masallardaki kral çıplak diyen çocuğuz .İçinizde onun kim olduğunu bileniniz var mı ? Yok . Onun kim olduğunu öğrenebildiniz mi ? Hayır . O zaman neden bizi merak ediyorsunuz ?

    Güzel bir fıkra ile veda edelim sevgili hocam .
    Pazar yerinde iki arkadaş alışveriş yapıyorlarmış .Yaşlı bir köylünün önünde durmuşlar ve adamın sattığı mantarlara bakmaya başlamışlar , bir tanesi demiş ki ;
    -Çok canım çekti mantar alıp akşama pişirelim.
    Öbürü atlamış hemen ,
    – Deli misin bunlar yabani mantar zehirleniriz falan ,şurada kültür mantarı var satılıyor
    alacaksak ondan alalım bari.
    Müşterinin kaçacağını anlayan yaşlı adam ,
    -Haftaya da buradayım yiğennn , öyle bir şey olursa beni burada bulabilirsiniz .

    Biz geçmişte de buradaydık , haftaya da buradayız , Allah Ömür verirse sonraki yıllarda da buradayız . Kimseyi de zehirlemeyiz korkmayın .

    Beğen

  3. Antalya da yapılan seminer ve sınav sonuçlarının önemli olmadığı A klasman gözlemcilerin belli olduğu,A klasmandan B ye düşersem bu işi bırakırım tehditleri olduğu söyleniyor bekleyip göreceğiz..

    Beğen

  4. Kral çıplak diyen çocuğun hikayesini bilmeyenler ve hatırlamayanlar için yazma ihtiyacı hissettim.

    Ancak bu masalda ki kralın ve aptal halkının gerçek hayattaki kişilerle alakasının olmadığının bilinmesini isterim.

    Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. Kendini çok akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş.

    Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek istediğini bildirmiş. Elbette ki, bizim kralın ilk aklına gelen yine ne giyeceği olmuş. Hemen adamlarını çağırtmış.

    -Tüm dünyaya haber gönderin demiş. Öyle bir elbise istiyorum ki,dünyada bir eşi daha olmasın. Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim. Misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim.

    Kısa bir süre sonra, haber her yana yayılmış. En iyi terziler, ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. Hepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş. Ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor;

    -Çok daha güzel olmalı ! diye bağırıp duruyormuş.

    Sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.

    -Sen ne getirdin bakalım diye sormuş kral. Terzinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.

    -Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım demiş genç terzi. Size öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki, sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak.

    Kral bu sözlere çok şaşırmış.

    -Ancak bir şartım var demiş genç terzi. Giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak.

    Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. Hemen iki kese altın verip;

    -Çabuk olun o zaman! diye emretmiş.

    Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan. Kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler geçtikçe, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. Sonunda dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. Genç terzi tezgahın başında harıl harıl çalışıyormuş. Kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;

    -Demek bunca zamandır boş oturdun ha ! diye kükremiş. Kese, kese altınları sana neden verdim demiş.
    Terzi sakin ve kendinden emin;

    – Saygıdeğer kralım demiş. Bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir. Bakın ne kadar da güzel oldu. Öyle değil mi?

    Kral ne diyeceğini şaşırmış. Aptal durumuna düşmemek için;

    “Evet evet çok güzel” demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.

    Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. Sadece akıllılar görebilir ! İnsanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş. Sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. Terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. Sonrada karşısına geçip;

    -Çok şık oldunuz efendim demiş. Muhteşemsiniz.

    Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında, aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan;

    -Eline sağlık, çok güzel olmuş demiş.

    Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan. Dışarıda toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar. Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyememiş. Birden küçük bir çocuk haykırmış;

    Kral çıplak !

    Ardından cesaretlenen halk, gülmeye başlamış. Kral geç de olsa gerçeği böyle acı bir şekilde anlamış.

    Beğen

  5. Bu seminer evet çok başarılı geçti. 3 etapta aynı duygu ve düşünceleri duydum. MHGK Başkanı ve ekibi inanılmaz yenilikler getirmiş. TVF şanslı. Niye mi ? Üniversitesitelerde seçmeli voleybol hakemlik dersi konulmuş . Basketboldan sonra güzel bir yenilik. Eğitim bilimcilerin kullandığı eğitimde yenilik KAHOOT; eğlendirirler öğretiyor. Üç etapta yapılmış hakemler gayet memnun kalmışlar. Ama şu var başarıyı ve başarısızlığı da tek kişiye yüklenmemeli. Bu bir ekip işi olduğu gayet ortada. Hanım hanımcık oturan Sevda Güler bile iş yaptığına inanıyorum.
    Bu MHGK de eğitimci çoğunlukta. Diğer üyeler de deneyimli . Aziz Yener ve ekibinden çok şey bekliyoruz. Amaaaa ben duygusuyla ortada dolanırsa ; çatırdamalar olur. Size tavsiyem. Her kim bu yenilikleri yapmışsa onurlandırın sayın Aziz Yener. Yoksa etrafınızda kimseyi bulamazsınız.

    Beğen

  6. Epirden Hocam;

    Uzun zamandır yazılarınızı ve yazılarınıza yapılan yorumları takip ediyorum. Elbette yazılarınızda katıldığım ve katılmadığım hususlar oluyor. Hatta, yazılarınızı dikkatle okuduktan sonra yaptığım küçük araştırmalar neticesinde doğru olduğunu düşündüğüm konularda yanlış bilgi sahibi olduğum gerçeğiyle karşı karşıya kaldığım anlarda oldu. Türk Voleybolu’nun gelişimi ve şeffaflığı için ortaya konulacak her fikre saygı duyan Voleybol Camiasının bir emekçisi olarak ilk defa şiddetle yorum yazma ihtiyacı hissettim.

    “UCUZ KAHRAMANLIK” başlığıyla yazılan yorumu ilgi ile okudum. İlgi ve merak ile sonuna kadar okumamı ve kafamda soru işaretleri oluşmasını sağlayan birkaç enterasan satırdı. Bu satırlarla ilgili yorumuma geçmeden önce, yorumcunun hakem kıyafetleri ile ilgili yaptığı tespitlere, serzenişlerine ve ilerde ortaya çıkabilecek senaryoya dair ilgililer tarafından kullanılması muhtemel cümlelere büyük çoğunlukla katıldığımı belirtmek isterim. (“Kardeşim bu güne kadar bizde binlerce lira ödedik birazda onlar ödesin .” “Bizim yapacak bir şeyimiz yok karar federasyonun kararı, emir demiri keser kıyafet alacaksınız mecbursunuz ? ”)

    Gelelim enterasan satırlara…

    “Bir not ve saygı cümlesi de sayın Sevda GÜLER ‘e . Duruşu , herkese eşit mesafesi , yaklaşımı , hanımefendiliği ile örnek olduğuna inanıyoruz . Özel bir teşekkürde size Sevda hocam ,bu işi yaparken kasılmadan ,küçük dağları ben yarattım demeden yapılabileceğini cümle aleme gösterdiğiniz için.”

    Bu satırların objektif bir zihniyetin kaleminden çıkmış olmasının mümkün olduğunu düşünmüyorum. “Bir not ve saygı cümlesi de sayın Sevda GÜLER ‘e” dedikten sonra üstüne bastıra bastıra ve tekrar niteliğinde “bir teşekkürde size Sevda hocam” cümlesinin kullanılmasının arkasındaki gerçeği sorgulama ihtiyacı doğuruyor insanda. Amacım Sevda GÜLER hanımefendiyi yermek ya da seminerdeki katkısını küçümsemek değildir. Şüphesiz başta MHGK başkanı Aziz YENER olmak üzere tüm kurul üyelerinin seminer hazırlıklarında ve icrasında katkıları olmuştur. Yorumcu, Sevda hanımı son derece yüksek bir mertebeye oturturken, “Bir eleştiri olmadan olur mu ? Bu yıla kadar adını bile bilmediğimiz ve duymadığımız MHGK üyeleri , sanırım siz bu işi fazla büyütmüş ve kendinizi çok kaptırmışsınız . Sizin düşüşünüz daha sert olur söylemedi demeyin.” cümleleriyle diğer üyeleri patavatsızca eleştirmesi ve hedef tahtası haline getirmesindeki kastı anlamış değilim. Bu cümlelere istinaden, TVF Merkez Hakem ve Gözlemci Kurulu (MHGK)’un Aziz Yener (Başkan), Kazım Güleken, Eyüp Bostancı, Ersin Altıparmak, İbrahim Tarun, Aydın Ay, Enver Çinpolat, Meral Taşpınar ve Sevda Güler’den oluştuğunu yorumcuya hatırlatmak isterim. Sayın yorumcu, “hakem seminerimizde emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız” söyleminizden yola çıkarak, hakem ve gözlemci olduğunuzu düşünüyorum. (Yanılıyorsam lütfen düzeltin.) Bu yıla kadar diğer kurul üyelerinin adını dahi duymamış olmanız, yaptığınız işle ve camianızla ne kadar alakasız olduğunuzun göstergesidir. İlgili şahısların değil sizin ayıbınızdır.

    Saygılarımla.

    Beğen

SORULARIM VAR için bir cevap yazın Cevabı iptal et