(Balık Hafızalı voleybol sevdalılarına çok özel…)
Voleybol Federasyonumuzun yeni başkanı M. Akif Üstündağ birinci yılını doldurmak üzere…
Hatırlıyorum, “Tek aday” olduğu seçimli genel kurul öncesi, zamanın Üstün Asbaşkanı milletle dalga geçer gibi, “Kongrede ne söz verdiysek yaptık !…” demişti ?…
Yalandan kim ölmüş ?… İnsanları kandırmaktan da ?…
Basın özgürlüğünü, eleştirilere tahammülsüzlüğü anti demokratik bir anlayışla kafalarına göre cezalandırmaya çalışarak sporumuzda emsali görülmemiş bir ayırımcılığa soyunan Mutlu Başkan‘ın o zamanlar sağ kolu olan Üstün Başkan geride bıraktığı bu sürede dışarıdan at gözlüğüyle bakıldığında karınca gibi çalıştığı görüntüsü hakim ?… Ancak benim gibi işin tam içinde olan duyarlı voleybol sevdalıları bir arpa boyu yol alınmadığını üzülerek görmekte…
Ben bu fotoğrafa baktığımda estetisyenlerin elinde, orasına burasına cerrahi rötuşlar yapılan, makyözlerin elinde boya küpüne dönüştürülerek zoraki güzel görüntülenmeye çalışılan sanal bir kadın (!) görüyorum voleybolumuzu…
Genel Kurul öncesi yaptığım ankette, camiamızın % 82’si tarafından “Başarısız” ve “Çok başarısız” bulunan önceki Federasyonu bir tek kişinin bile “Başarılı” bulmamış, % 10’unun ise sadece fena bulmadığını (!) belirtmiş olması manidardı…
Bundan ders çıkarrtamayano federasyonun devamı niteliğindeki ufak tefek rötuşlarla tekrar hizmetimize alternatifsiz olarak yukarılardan servis edilen Üstün Başkan ve yol arkadaşları görüyoruz ki, hala zoru başararak, başarısız olma başarısına imza atmakta…
KARABIYIK BAŞKAN’IN ÇARPICI AÇIKLAMALARI UNUTULMADI…
Çok iyi hatırlıyorum, Karabıyık Başkan tüm kibarlığıyla, seçimde 3’te 2 delegenin kendisine söz verdiği halde, yukarılardan (Zamanın Spor Bakanı Suat Kılıç‘ı ve ve Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan‘ı kastediyordu) müdahalelerinin, 10-15 gün kala da bazı karşılanamaz illegal taleplerin olduğunu, bu safhada baskılarla karşılaştığını, ciddi usulsüzlük yaşandığını, seçimi bu yüzden kaybettiğini ifade etmiş,“Çok ilkeli durursanız, kaybedersiniz !… Seçimden çekilebilirdim, ancak bu sefer beni sorumlu görecekler, ben kötü olacaktım…” yorumunu yapmıştı…
Ayrıca, İstanbul 2020’nn avucumuzun içinden kaçmasında da politik sebeplerin rol oynadığına işaret eden Karabıyık Başkan, “Tüm branşlarda ciddi anlamda özerkliğe müdahaleler var !…” ifadesini kullanmıştı…
Genel Kurul sonrası, yeni yönetimin icraatıyla ilgili konuşmak istemediğini söyleyen Karabıyık Başkan, ancak aradan 1 yıl geçtikten sonra voleybol camiasında değerlendirme ve eleştirilerin başlamasının doğal olduğunu, görevdeki Başkanın ve ekibinin belirli vaatlerle göreve geldiğini, verilen sözleri tutmadığını vurgulamış, “Türk voleybolu büyümüyor, dünya voleybolu küçülüyor…” diyerek kendi dönemlerindeki başarıları küçümseyenlere göndermede bulunmuş, “Dünya Voleybolu Genel Kurul sonrası birden bire büyümeğe mi başladı ?…” diye atıfta bulunmuştu…
Anadolu’da salonlar vaat edildiğini de hatırlatan Karabıyık Başkan, “Bırakın meydana getirmeyi, kaçının temelleri atıldı ?…” sorusunu yöneltmişti…
Yeni yönetimin borç devraldıkları iddiasına da büyük tepki gösteren Karabıyık Başkan, “Federasyonu devraldığımız zaman 800 bin lira borç vardı… 6,5 yılda 5 milyon nakit, 2012 sonuna kadar da protokolları yapılmış 15 milyon net alacakla birlikte tam 20 milyon devrettik… İdari yapılanma dahil tüm hedeflere ulaştık… Vaat ettiğimiz her şeyi gerçekleştirdik… 20’ye yakın salon inşa ettik, plaj voleybolu kortları yaptık… Oteller meydana getirdik… Tüm bunları 10-12 ay içerisinde gerçekleştirdik… Mini voleyboldan tutun, 3. liglere kadar sponsorlar birbirleriyle yarışır duruma geldi… Geldiğimizde olmayan Türkiye Kupasını yeniden hayata geçirip, prestijli seviye kazandırdık… Kim tüm bunların aksini iddia ediyorsa, çıkar hesabını belgeleriyle veririm…” demişti…
Erol Ünal Karabıyık Başkan‘ın plan ve programına, odaklandığı hedeflere, meydana getirdiği tesislere, TVF Lisesine, bütçe zirvesine ve de en önemlisi zamanın Spor Bakanı Suat Kılıç ve GSGM’nin başında olan Mehmet Baykan‘ın spora etik olmayan çirkin müdahalelerine seçimi kaybetme pahasına karşı dik duruşuna her aklı selim voleybol sever gibi şapka çıkartmış bir voleybol emekçisiyim…
Bu serveti ve mirası çarçur eden “Mutlugiller”in savunacak tek bir örneği bulunmamasına karşın bu pişkinliği aklı selim her duyarlı voleybol ailesi bireyi olarak beni de kızdırmaktadır…
İddia ediyorum, eğer yıllardır Voleybol Federasyonu’nu bu denli eleştiriyorsak, demek ki ya bizde, ya da onlarda bir rahatsızlık var ?…
“Gelin aramızdaki hastayı hep beraber bulalım, tedavi edelim ?…” diyeceğim ama görüyorum ki Federasyondaki bu müzmin hastalık kronikleşmiş tüm vücutlarını sarmış durumda ?…
BİR DE MUTLU BAŞKAN’IN SÖZ VE VAATLERİNİ HATIRLAYALIM…
“Voleybolda değişim: dostça, birlikte, paylaşımcı yönetim…” parolasıyla adaylığını açıklarken Mutlu Başkan neler söylemiş, hangi vaatlerde bulunmuştu, gelin bir de onları hatırlayalım ?…
“Voleybolu farklı bir bakış açısıyla daha da ileriye götürmeye çalışacağız.”
“6 yıl birlikte çalıştığım Karabıyık Başkanımla birlikte oluşturduğumuz plan ve projelerin hepsi devam edecek.”
“Şeffaf, paylaşımcı olacağız, voleybol ailesinin bütün bireylerini kucaklayacağız.”
“Sloganımız, federasyon yönetiminde değiştireceğimiz düşünce ve yönetim tarzını tanımlıyor. Projelerimizin başında kulüpleri güçlendirmek ve sponsorlarla iletişimlerini artırmak var.”
“Sloganımızı öncelikli olarak federasyon yönetiminde değiştireceğimiz düşünce ve yönetim tarzını tanımlıyor. Bu değişimin önemli bir yenilik olduğunu düşünüyorum. Bu değişim ülkemizin, paydaşlarımızın gerçek fikir gücünün, performansa ve ‘Türk Voleybol Ekolünü’ yaratacak fikirlere dönüştürecektir.”
“Yeniliklerimizden biri de kurumsal iletişim ve pazarlama konusunda ihtiyaç duyan tüm kulüplerimize, sağlayacağımız, danışmanlık desteği ve eğitimlerimiz olacak. Projelerimizin başında kulüplerimizi güçlendirmek var. Kulüplerle sponsorlar arasındaki iletişimi artıracağız. Antrenör eğitim sistemimiz de dünyadaki son gelişmelere göre güncellenerek, bize ait ve uygun olan ‘Türk Antrenör Eğitim’ ekolünü oluşturacağız.”
“Londra 2012 Olimpiyatları final maçları bize çok net bir mesaj veriyor. Orada olmak istiyorsak, önce fiziksel güç olarak onlarla aynı seviyeye gelmemiz gerekiyor. Bu konuda zaman kaybetmeden erkek voleybolcu sayısını artırarak, kulüplerden gelen oyuncularla beraber sinerji yaratıp, erkek milli takım gelişiminin süratle üst seviyelere çıkmasını planlıyoruz. Kulüplerimiz bugüne kadar ellerinden geleni yaptılar. Herkesin inandığı plan çerçevesinde birbiriyle iletişim halinde federasyon ve kulüpler yapacakları çalışmaları milli takım sezonunda birleştirerek bu gelişim hızlandırılmalıdır.”
“Yabancı oyuncu konusunda takımların da görüşlerini alacağız. Hedefimiz rekabet ve kaliteyi artırmak.”
“Yabancı oyucu sayısı çok tartışıldı. Kulüplerin lig yönetimine daha katılımcı olmalarını ve bu konunun kulüplerle konuşulması gerektiğini düşünüyoruz. Ana hedefimiz, tüm alanlarda rekabeti artırarak, kaliteyi yükseltmek. Rekabet halinde oynanan ulusal ligin ve Avrupa Kupaları’nda finallere kadar giden kulüplerimizin oyuncularının son 3 senede performanslarının ne kadar geliştiğini gördük. Bu gelişmeyi hangi sistemle yakaladık. Yeterli sayıda üst seviye oyuncumuzun gelişmesine paralel her türlü kısıtlama yapılabilir, yeter ki ligimizin kalitesi ve seviyesi düşmesin.”
“Türk oyuncusunun korunmaya ihtiyacı yok. Uygun rekabet koşullarında kendini çabucak geliştirir. Türkiye olmazsa, yurt dışında oynayarak ülkemizi temsil edebilir.”
“Türk spor yönetiminin 2016 ve 2020 Olimpiyatları adaylığı çerçevesinde koyduğu hedeflere, voleybol açısından paralel çalışacağız”
“Federasyonda yeni yapılanmaya gitmek istiyoruz. özellikle medya planlama, pazarlama ve danışmanlık konularında yeni adımlar atacağız.
“Voleybol spor okullarını her ile yayacağız. Bu çerçevede, okullar arası voleybol turnuvalarını artıracak, voleybol aktivitelerini çoğaltacağız. Milli takımlar konusunda, erkek ve bayan voleybolunun planlarının ayrı ayrı yapacak, erkek voleybolunu da tıpkı bayanlar gibi ileri seviyeye taşıyacağız.”
“Kulüplere ihtisas kondisyonerleri konusunda destek verilmesi ve kulüp sayısının artırılıp, onları güçlendirmek en önemli hedeflerimizdir. Başlangıç olarak 2. ve 3. liglerde kulüplerden alınan katılım bedellerini kaldıracağız.”
“Antrenörlük eğitimi sistemini en güncel haliyle uygulayacağız. Hakem ve gözlemciler konusunda da birtakım yenilikler yapacak, saygın ve tarafsız bir MHK oluşturacağız. Tesisleşme konusunda başlatılan harekete aynı şekilde devam edeceğiz. Tesislerin daha verimli kullanılmasının önünü açacağız ve çoklu voleybol sahalarına yatırım yapacağız.”
“Plaj voleyboluna daha fazla yatırım yapmayı planladık. Organizatörler sistemin birer parçası haline getirilecektir.”
Bu sözler havalarda uçuşurken Üstün Başkan voleybolumuzun 2. lideriydi, hatta birçoğumuza göre paravan arkasındaki gerçek başkandı, Ankara’daki koltukta arzı endam ediyordu ve bu balon demeçlerin arkasındaydı, yani imzası vardı ?….
Bunu da zaten Genel Kurul öncesi “Tek aday” olarak, kendi ifadesi ve iddiasına göre camianın tümünün desteği üzerindeyken (!) öncekini kast ederek, “Kongrede ne söz verdiysek yaptık !…” diye ahkam keserek resmen onaylayarak imzasını atmıştı ?…
Şimdi Üstün Başkan‘a (gene beni muhatap alıp da cevaplamayacağını bile bile) soruyorum, “Bana değil, kamuoyuna bu sözlerinin, vaatlerinizin hangi birisini yerine getirdiğinizi, voleybolda hangi iyileştirmeleri yaptığınızı, hangi başarılara imza attığınızı, Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyarak açıklayınız ?…”
Yakında bazı hatırlatmalarım daha olacak !… Bazı balık hafızalılara tabii ?…
Vaatler ve yanılgı ;
Vaatlerin verilişi , Sayın Erol Ünal KARABIYIK ‘ın yanında staj yapan onun icraatlarını birebir takip eden birilerinin , ondan sonra biz bunu yaparız ,neden yapamayalım ki yanılgısından ibarettir . O nedenle aynen onun söz verdiği şeylere benzer sözler verilmesinin temel nedeni budur.
Vaatlerin ve sözlerin tutulamayışı ;
Bu sonuç , sayın KARABIYIK ‘ın vizyonuna ,misyonuna sahip oldukları inancından kaynaklanmıştır. Gerçekten onun icraatlarını yeterince takip edememekten ve kendilerini dev aynasında görmenin verdiği bir sonuçtur. Camianın saygısını kazanmak , milli takım sporcularının ulusal bir maçtan sonra sahanın tam orta yerinde sayın KARABIYIK ‘ın elini öpmek için içgüdüsel olarak sıraya girmesinin gösterdiği tabloya yanlış yada eksik bakmak .
Siyasi otoritenin ve temsilcilerinin ülkemizin klasikleşen en büyük sancılarından birisi olan , yapılan iyi şeyleri unutturacak göz ardı ettirecek kadar ileri giden ” işe adam değil, adama iş ” ilkeleri ve bunun sonucu olarak kötü müdahaleler . Bakanlıkların çay ocağında görevli olan bir personelin kendisini bakanın yerine koyacak kadar öz güven taşıması . Sayın KARABIYIK ‘tan sonra TVF başkanlığı yapan başkanlar kesinlikle bir çay ocağı personeli değiller ancak yanılgı aynı yanılgı ve öz güven aynı öz güven . Sentetik ve altı boş.
Vaatlerin yerine getirildiğine inanmak ve bunu ifade etmek ;
Mitomani, kişilerde kendi söylediği yalana inanma hastalığıdır. Bu tür hastalar hatalarını örtmek için sürekli yalana başvururlar. Bir süre sonra söyledikleri yalanlara kendileri de inanmaya başlarlar. Zaman içinde kendi vicdanlarından uzaklaşmaya başladıkça, gerçek bir varlık elde etmek amacıyla yalan söylemeye devam ederler. Çevrenizde suçluluk psikolojisiyle hareket ederek, suçunu bastırmaya çalışan kişiler vardır. Mitomani olarak adlandırılan bu durumdaki kişiler, çıkar elde etmek ya da çevresinin ilgisini çekmek içinde yalana başvururlar. Bu yapıdaki kişiler bir makamı elde etmek için bile yalan söyleyebilirler. Mitoman kişiler için yalan söylemek yaşamlarının rutin davranışı haline gelmiştir. Söylemiş oldukları yalanların ortaya çıkması durumunda, bundan herhangi bir suçluluk hissetmezler. Mitomani kişiler için yalan söylemek olağan bir davranıştır. Bu kişiler sessizliğe tahammül edemezler. Bulundukları ortamda yalan ve abartılarla birlikte konuşmaya girerler. İlk başlarda kişilerin söyledikleri yalanlar kolay anlaşılmaz. Ancak yalanların tek tek ortaya çıkmasından sonra, çevresindekiler bu yalanlara inanmamaya başlar. Bu kişiler gerçek mutluluğu yakalayamadığından, iş ve arkadaş çevrelerini sürekli değiştirirler. Yalanlarını düzeltme amaçları olmaz. Kişilerde pişmanlık mekanizması işlemez. Eğer kişiler yalanlardan sonra pişmanlık duyuyorsa, bunlar Mitomani hastası değildir.
Bu kişiler çoğu zaman yalan söylediklerinin farkında olur, ancak bazen yalanlarına kapılabilirler. Bu yüzden sunumlarını daha etkili yaparlar. Mitomanlar hareketli ve sosyal kişilerdir. Bazen cana yakın ve sevimli bile olurlar. Fakat onun yalanlarını ortaya çıkardığınızda, agresif ve alıngan taraflarını görebilirsiniz. Bu kişilerin yalanlarında süreklilik vardır, ancak tutarlılık yoktur.
Kurgular yapsalar bile, açıkları bulunmaktadır. Çocukluk döneminden yetişkinlik dönemine kadar herhangi bir süreçte ortaya çıkan mitomani, kişide yalan söylemek için güçlü bir istek oluşturur. Yalanı söylemek için ısrarcı olmak, yalan söylemek için büyük bir istek duymak mitomanlık için yeterlidir. Kişi yalan söylemekten büyük bir haz duyar, bu onun için kişisel kazançların en büyüğüdür. Bu yüzden tedavi buna uygun şekilde yapılmaktadır.
İşte sizlere detaylandırmaya çalıştığım psikolojik durum bu sonuç kısmında devreye girer.
Şimdi vicdan sahibi herkesten yaşadıklarımızı bu psikolojik tablo ile karşılaştırmasını rica ederim .
Konumuza dönecek olursak , olmayan yada yapılmayan bir işi yapılmış gibi göstermek psikolojik sorunların etkisi ile olabilir.
Şimdi bu gün voleybolumuzu süresi sınırlı olan bir spor programında ” voleybolu geliştirmek için plan ve projeleriniz nelerdir ” sorusuna .Valla bir çok proje ve çalışmalarımız var .Hatta TUİK ‘in araştırma sonuçlarına göre ülkemizde kız çocuklarının büyük çoğunluğu voleybol oynamak istiyor ” yanıtını sıkıştıran bir şahıs yönetiyor.
Değerli okuyucularımız , lütfen düşünün bu gün TVF yönetim kurulu üyelerimizden birisi (ki bunda olumlu icraatlarını saymakla bitiremediğimiz Sayın KARABIYIK ‘ın katkısı çoktur.) Ahmet GÖKSU neredeyse halk tabiri ile her taşın altından çıkmakta ,bir çok organizasyonda yer almakta (yurt dışı organizasyonlar hariç ,çünkü yabancı dil seviyesi buna uygun değil , gerçi federasyon başkanımızın da yabancı dil seviyesi yeterli değil diye hatırlıyorum ) oradan oraya koşturmaktadır . Yani yine halk dilinde joker diye adlandırabiliriz. Bu joker beyefendi Ahmet GÖKSU bu kadar çabasına rağmen voleybola ne kazandırabilir yada kazandırdığı bir şey varsa kamuoyu ile paylaşılabilir mi ?
TVF resmi internet sitesinde diğer bazı federasyonlarda olduğu üzere başkan ve yönetim kurulu üyelerinin detaylı biyografisini voleybol severler ve tüm halkımızla paylaşabilir mi ?
Örneğin başkan vekili Alper Sedat ASLANDAŞ ne işe yarar ve voleybol için hangi katkıları sunmuştur, bunu bizlerle paylaşabilirler mi ?
Semih OKTAY ve Pelin hanımefendinin göreve getirilmelerinin gerçek nedeni dağ gibi olan voleybolun sorunlarını çözemeyecek olmanın verdiği kaygı ile partner olarak seçilmeleri midir ?
En son olarak değerli okuyucularımız Türkiye Voleybol Federasyonu bugünkü başkan ve yönetiminin icraatlarını yapılmış gibi görmek , sözlerini tuttuklarını , başarılı olduklarını düşünmek ve inanmak aciz olmamın ta kendisidir . İşte biz bu acizlik durumuna mahkum olmayanlardanız ve asla olmayacağız .
BeğenBeğen
Verilen sözlerin tutulmadığının ve başarısız olunduğunun en güzel kanıtı, CEV ve FIVB deki görevlerine rağmen bir kez daha Özkan beye tahammül gösterilmemesidir. Onun dışındaki tüm konuşmalar laf- ı güzaftır.
BeğenBeğen