Defalarca yazdım, görüşlerimi dile getirdim, Voleybol Federasyonumuzun illerde açtığı voleybol Fabrikalarının dışarıdan bakıldığında sanki çok olumlu bir hizmet olarak örülmesine karşın bu girişimin enine boyuna incelendiğinde illerdeki/ilçelerdeki kulüplerin alt yapı çalışmalarına sekte vurduğunu görmekteyiz !… Üstüne üstlük sitemizin yeni yazarlarından Eren Aktulgalı‘nın da dile getirdiği, Eczacıbaşı Kulübünün bazı illerdeki kulüplerle ismini vererek yaptığı işbirliğine de gösterilen tepki var ?…
İşte, gene sosyal medyada, Karşıyaka Kulübünün saygın yöneticilerinden biri olan Güçlü Aydoğdu bu konuyu sosyal medyada dile getirmiş, hayli de ilgi çekmiş ?…
Bugüne kadar bana bu iki konuya ilişkin serzenişte bulunanlar hayli fazla… Bu sebeple bu oluşumu çeşitli açılrdan bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünmekteyim ?…
“Beni bilen bilir, dümdüz düşündüğümü söylerim.. Kimse kusura bakmasın da.. 14-15 milyonluk İstanbul’da altyapıdan A takıma kaç tane voleybolcu çıkarıldığına bakmadan, İzmir’de spor okulu çalışması yapmak ne kadar mantıklı ve gerçekçi? Kaldı ki.. fabrika voleybol uygulamasını bile TVF’nin gözden geçirmesi gerekiyor bence. Ülke voleyboluna hizmet verme amacını güderken, kulüplere rakip olduğunun, onların spor okulu gelirlerini engellediğinin farkında olmalı federasyonumuz, zaten kulüplere bir gelir aktarımı yok, katılım payı, lisans bedeli vs vs.. yük hep kulüplerin üstünde.. Birileri çıkıp bunu dile getirmeli. Oysa ki TVF kulüplerin spor okullarını denetleyen, antrenörlerini eğiten konumda kalmalı, biliyorum, şu anda bu gönderiyi beğenmek isteyen ancak duraksayan dostlarım var, rahat olun, Türk voleybolunu ayakta tutan kulüplerdir, ve onların seçtiği federasyonumuz, sessiz kalarak federasyonu doğruya yönlendiremezsiniz, İzmir’de voleybol branşında faaliyet gösteren kulüplerin ücretli spor okulu eğitimi vermesi normal, zaten bütçe sıkıntısı var bir çoğunda, ama İzmir dışından kulüplerin İzmir’de spor okulu açması.. bence doğru değil.. Özel yetenekli sporcular desteklenmeli, spor okullarında bedelsiz eğitim almalı. Voleybol branşı maalesef gelirlerin en düşük olduğu branş, kulüpler spor okullarında ücret almaya mecbur, ancak elbette yetenekleri desteklemeli, gerekiyorsa maddi destek sağlamalı. federasyon kulüplere hizmet etmesi gereken bir yapı.. kulüplerin federasyona değil.. Artık bu konuda da bir şeyler yapılmalı ve dile getirilmeli diye düşündüğüm için bu paylaşımı yaptım ve tüm kulüplerimizi bu konuda hassas olmaya davet ediyorum. biz her zaman olduğu gibi, doğruları savunmaya devam edelim derim, boyun eğmeyiz hiç kimseye, ay-yıldız var göğsümüzde.. Amaç Türk voleybolunu yüceltmekse, haykırmaya devam etmeliyiz.. Şu anki federasyon başkanımız, kulüpler bu konuda gerekli tavrı sergilediği takdirde, kulüplerin taleplerini dikkate alacak düzeyde, voleybolun içinden yetişmiş bir insan. Kulüpler bu konuda ve benzer hususlarda talepte bulunmalı, federasyon başkanımız Akif Üstündağ mutlaka kulüplerin bu taleplerini dikkate alacaktır. Acı olan, kulüplerin sessiz kalması “ diyen Aydoğdu‘ya büyük destek var !…
Türk voleybolunu FIVB’nin saygın eğitmeni olarak dünyada saygınlık ve prestij kazandıran antrenör hocamız Nejat Sancak da konuya değinmiş; “Aklın yolu bir Güçlü bey ! Maalesef kulüpler böyle tepkisiz ve koyun gibi olduğu sürece… Federasyonların; voleybolcular, antrenörler, kulüpler ve seyircilere gönüllü olarak hizmet etmek üzere kurulmuş olsan kuruluşlar olduğunun farkında olmayan; harcanan emek ve paranın Federasyonlara hesabını sormaktan aciz ve sömürüye açık bir topluluktan söz ediyoruz ! Türk insanında biat mantığı süre geldikçe bu devran böyle devam eder! “ diye görüş bildirmiş…
Ruhan Vardar da konuya muadil olanlardan… “İşin içinde para varsa adamlar yurt dışına bile açmaya çalışırlar vede çalışıyorlar . Tüm branşlarda ben yetenekli sporcu arandığına artık inanmıyorum.Her çocuğa bir aidat olarak bakılıyor.Parası olmayan ailelerin çocukları spor yapamıyorlar ne yazık ki…” diyerek tepkisini ortaya koymuş ?…
- Onur Çelen de “Neler gördük neler. Federasyon başkanı zamanında voleybol toplarını alıp alıp saklamadı mı? Federasyonun asıl amacı sportif faaliyetleri geliştirmek, denetlemek ve yol göstermek olmalıyken biz de tam tersi. Ver parayı lisans çıkaracağım, ver parayı katılım için. Ha bire ver ver ver.. Başka bildikleri yok. Sen ver dediğin zamanda , madem vermiyorsun ligden çekil.. Söylenecek söz yok.. ” demiş, eklemiş, “Sessiz kalmaktan geliyor her şey başımıza. Bir kulüp yönetimi çıkıp hadi bir şeyler yapalım diye deklare ediyor, geri kalan hiç bir kulüp elini taşın altına atmıyor. Liglerin daha heyecanlı olması, tribünlerin dolması, voleybolun gerektiği değeri alması için ben yapılan hiç bir şey görmüyorum açıkçası. Ülke de 3-4 kulübün hegemonyası harici yaptırım yok, teşvik yok, sponsor desen hiç yok. Zamanında kulüplerin PAF takımlarının da A takımdan önce maç yapması zorunluydu. PAF takıma çıkacak oyuncu bulamayan yada PAF takıma deplasman masrafı yapacak gücü olmayan çok takım gördük. Şimdi ligde dahi yoklar. İlerlemek yerine nedense hep geriye gidiyoruz. Bahsettiğin gibi mevcut başkan için Ankara’ya gittiğimde de olumlu şeyleri çok duydum. İnşallah kısa zamanda güzel işlere imza atar. Yoksa marka değerini diğer branşların gölgesinde izlemek zorunda kalacağız…”
- Aslı Yılmaz, “Alaçatı’da durumu iyi olmayan ailelere spor okulumuz her zaman açıktır, duyuralım, yetenekli çocuklar yetişsin!” şeklinde örnek bir davette bulunmuş ?..
Konuya çok duyarlı olduğu ve oldukça da rahatsızlık duyduğu anlaşılan Birol Kırtaş da rahatsızlığını uzun uzun örnekler vererek dile getirmiş ?…
“Özür dileyerek söylemeliyim ki, son 10 senedir, bir tane kulübün çıkıp ta ‘hadi bir şeyler yaparak şunları düzeltelim’ dediğini hiç görmedim ve duymadım. Erol bey zamanından kalma korku imparatorluğundan tam olarak kurtulmuş değil voleybol camiası. Bununla birlikte, Erol bey sonrası gelen yönetim ise ne etliye ne sütlüye hikayesiyle, hiç bir şeye karışmamakta. Karışmadığı için de, gücü olan kulüpler, masaya vurarak istediğini yaptırıyor federasyona. Bazı şeyleri değiştirebilme düşüncesinde olan, kulüpleri hatta velileri bile fişleyen, sözde federasyonun, gerçekte ise, voleybolun abilerinin paralı hocaları, Ülke voleybolunun geleceğini kaosa doğru sürüklemekteler. Bir federasyon düşünün, TVF Lisesi adı altında bir eğitim kurumu oluşturuyor (voleybol ağırlıklı branş eğitimi), ve bu okulu doldurabilmek için, kulüplerin yetenekli veya fizik kapasitesi yüksek oyuncularına kancayı atıyor ve bu oyuncuları, TVF lisesine göndermeye kulüpleri mecbur bırakıyor. TVF Lisesinde branş olarak yetiştirmesi gerekirken oyuncuları, kulüplerden yetişmiş oyuncuları alarak okulu ayakta tutmaya çalışıyor. Yine bir federasyon düşünün, düşünce de çok güzel ama, uygulamada tamamen yanlış olan, her sene yaz döneminde yapılan ‘Yetenek Tarama Kampı’ adı altında sporcuları Ankara’da topluyor, konaklamalarını sağlıyor. Çeşitli testlere tabii tutulan bu sporcular, İstanbul’daki voleybolun abisi konumunda olan kulüplerin antrenörlerine emanet ediliyorlar. Sonrasında ise, daha kamp bitmeden, bu görevli antrenörlerin kulüplerinden gelen daha üst düzey yöneticilerin, yetenekli sporcuların velileriyle federasyon ve çevresinde yapılan pazarlıklara sahne oluyor. İstanbul dışında spor okulu açan kulüplere gelince, İstanbul’daki veliler artık bilinçlenmeye başladılar. Voleybolun abisi konumunda olan kulüplerimizin spor okullarından oyuncu yetişmediğini, bu kulüplerin spor okullarına sadece rant olarak baktıklarını yavaş yavaş anlayan veliler, çocuklarını daha küçük veya orta ölçekli kulüplerin spor okullarına kayıt ettirmeye başladılar. Çünkü; gördüler ki, bu büyük kulüpler sadece ve sadece yetişmiş yıldız oyuncuları kadrolarında tutuyor ve bunları da sürekli olarak başka kulüplerden transfer ederek yapıyorlardı. Kendi spor okullarında oyuncu yetiştiremediğini, rantın başka kulüplere kaydığını gören voleybolun abileri, bu rantı İstanbul dışında da kaçırmamak için, marka haline gelmiş olan isimlerini kullanarak, gerçek voleybol emekçisi olan küçük-orta ölçekli kulüplerimizin de var olabilme savaşına engel olmaya başladılar. Böylelikle hem ranta ortak oldular, hem de yetenekli ve yıldız adayı olan oyuncuları istedikleri an kulüplerine daha rahat kazandırmaya başladılar. İstanbul’daki velilerin bilinçlenmesi 10 yıl sürdü. İnşallah, İzmir ve diğer illerimiz için bu süre çok daha az olur.”
- Vizyonu dar, becerisi sınırlı Voleybol Federasyonumuzu herkes, birçok yönden eleştiriyor, bazı şeyleri öğrenmek için sorular soruyor, yol gösteriyor ama şeffaf ve paylaşımcı (!) Üstün anlayış (!) maalesef duyarsız tavrındaki inadı, umursamaz “Çok bilmiş” edasıyla sürdürmekte, voleybolumuzun hizmetkarı, amacının Türk voleybolunu yukarılara taşımak olduğunu, bunun da yolunun Kulüplere destek vererek, sorunlarını çözerek, onların önlerini açarak güçlendirmek olduğunu bilmez/önemsemez tavırlarla irtifa v zaman kaybettiriyor ne yazık ki ?…
- Bu satırları yazmak için klavyemin başına sabaha karşı 05.10’da geçtim, son noktayı koymak üzere olduğumda saatim 05.55’i gösteriyordu… Varın duyarlılığımı düşünün ?… İşte bazılarından (!) beni ötekileştiren (!) farkım da bu ?…
Sabah ezanıyla gene bazılarına göre “Muhaliflik” (!) yapıp, sürçü lisan ettim galiba ?… Af ola ?…