Yazdığım bir yazıyı sayfasında paylaşmıştı.
‘Yazının hangi kısmını beğendin?’ diye sordum.
‘Hepsini. Baştan sona doğru hepsi. Türkiye’de ne yazık ki spor ‘futbol’ odaklı. Varsa yoksa futbol. Üzülerek söylüyorum Voleybol şu an için çok popüler değil. Bir ara kıpırdanma olmuştu ama son yıllarda doğru düzgün haber konusu bile olamıyoruz. Mesela biz Voleybol Milli takımımızla U23’te Dünya ikincisi olduk. Ne doğru düzgün bir habere, ne spor programına ne de başka bir televizyon programına çıktık. Devlet yetkilileri hiç duymadılar bile. Ya da duyup önemsemediler. Ama en azından bir yemek, bir plaket, bir tebrik olabilirdi. Oysa Futbol Milli takımımız Avrupa Futbol Şampiyonasına katılma hakkı kazandı diye adam başı 650 bin Euro aldılar. Dünya ikincisi olan Basketbolculara evler, arabalar verildi. Adam başı trilyon prim aldılar. Oysa biz Ruslara karşı şampiyonluk maçına çıktığımızda maçımızı hiçbir televizyon vermedi. Düşün Dünya Şampiyonluğu maçına çıkıyor Türkiye Milli takımı ama kimsenin haberi yok!’ dedi.
‘Ne zaman? Hangi yıl? Neredeydi?’ dedim
‘Gördünüz mü siz bile duymamışsınız’ dedi
‘Valla duymadım. Üzgünüm’ dedim. Gerçekten de utanmıştım.
‘2 yıl önce Dubai’de U23 Dünya Şampiyonasında. Brezilya, Rusya, Arjantin ve Türkiye aynı gruptaydı. Biz ve Rusya gruptan çıktık. Yarın finalde Küba gibi bir takımı eze eze 3-0 yendik. Finalde de Ruslarla çekişmeli bir maç oynadık ama ne yazık ki 3-1 kaybettik, ikinci oldu. Dört bireysel ödül aldık’ dedi.
‘Devlet siz ödül vermedi mi?’ dedim
‘Allah devletimizden razı olsun. Adam başı 10 bin TL ( Yazı ile on bin lira) ödül aldık. Futbola adam başı 650 bin bize adam başı 3 bin Euro!’ dedi.
‘Futbolda o parayı Federasyon verdi ama devlet değil’ dedim Sanki Federasyon başka bir Ülkenin Federasyonuymuş gibi. Oysaki aynı Turnuvaya katılıp Şampiyon olan Portekiz 275 bin Euro ödül almıştı.
‘Ben işin para ödülünde değilim açıkçası. Daha önemli olan şey takdir ve teşekkür edilmek. Bu ülkeyi temsil ettik. İtalya, Küba, Brezilya gibi Dünyaca ünlü takımları geride bıraktık. Sence bunu hak etmedik mi?’ diye sordu.
‘Haklısın. Bunu hak ettiniz. Ama bence biraz da Federasyonun suçu. Bu konuda onlar üzerlerin düşeni yapmamışlar’ dedim.
‘Neyse Ağabey, ne yaparlarsa yapsınlar. Keyifleri bilir. O zaman başarı gelmediği zamanda kimse ağlamasın. Neden başarısız olduk diye kimse bizi eleştirmesin’ dedi.
‘Bu konuda bir şeyler yazmalı ama bence’ dedim.
‘Aman ağabey başımı yakarsın’ diye gülümsedi.
‘Niye başın yansın ki’ dedim
‘Herkes her şeyi bilse de kimsenin konuşmasını hoş karşılamaz’ dedi.
‘Adını yazmayız o zaman’ dedim.
‘Neyse ağabey; sen ne yazarsan yaz. Sonuçta biz bu işi biraz da gönül için, ülkemiz için o Milli formayı giymenin gururu için yapıyoruz. 10 yıldır da gururla giyiyorum. Allah güç verdikçe ve bana fırsat verildikçe de giymeye devam etmek istiyorum. O formayla her sahaya çıktığımda o kadar çok gurur ve heyecan duyuyorum ki! Bu ülkeyi çok seviyorum abi. Çok. Kimseden para pul da beklemiyorum. Ama o formadaki ay-yıldız, o renkler bir ülkenin kutsalıysa biz de gereken değeri görmek istiyoruz. Takdir edilelim istiyoruz. Yaptığımız işler bilinsin istiyoruz. Bu ülke de Voleybol da konuşulsun istiyoruz’ dedi.
Açıkçası tüylerim diken diken olmuştu.
O Milli Voleybolcunun ismini burada yazmayı çok isterdim. Söyledikleri kimseyi de rencide edecek şeyler değildi. Ama burası Türkiye ‘iyi şeyler’ hiçbir zaman cezasız kalmaz. Bu nedenle adını yazmıyorum.
Sadece isyanına kalem olup yazıya döküyorum.
Umarım yetkililer duyar.