Ey Federasyonun muhteremleri;
Siz beni saymasanız da, ben voleybolu hep sayacağım… Düşünüp durasınız diye… / Hasan Uğur Epirden
Yoksul ama onurlu duruşun diğerlerinden ayrılan yanıdır “Ahlak”… Ahlak bir güçtür !… Bir erdemdir, fazilettir !… Konuşması gereken yerde susmak da çöküntü ve acizlik ile eş anlamlıdır…“Susmak” eğer korku kaynaklıysa, bozulan ahlakın da bir göstergesidir !… / Hasan Uğur Epirden
SPORUMUZUN MR’I…
Hasan Uğur Epirden
Bir tarafta futbol ve basketbol dünyası, öbür tarafta voleybol camiası…
“Futbol” deseniz, ülkemizde sporun esas adı…
Bunu ben söylemiyorum, basın / medya söylüyor (!)…
Basketbol ve voleybol aralında yıllarca süren yarışta 2. spor olmak için cebelleşiyorlar ?…
Ancak sporumuza el koyan ve de dipten dipten oyan Devlet ve /veya siyasi erkin esaretinde, sonradan olma, kulaktan dolma çakma yöneticilerin günlerini kurtarmak. kartvizitlerini süslemek (!) gayretiyle (!), duygusal (!) takıldıkları spor branşları ile ortaya çıkn sağlıksız tablo bini ve benim gibi düşünen gerçek sporseverleri günden güne daha da endişelendirmekte…
Türkiye sporda da, siyasette, turizmde, ekonomide ve de savaş ile terörö girdabında olduğu gibi yanıbaşında uçurum olan keskin bir virajda…
Yüreklerimiz sporda önce voleybolla attığı için gene voleybolun içinde bir tur atmak istiyorun…
Belki hatırlayanlarınız vardır, voleybol basketboldan önce girmiş hayatımıza… Hatta 1940’lı yıllarda Erzurum Palandöken takımı Türkiye şampiyonu olmuş…
Daha sonra Mektebi Sultani öğretmenlerinden Ahmet Robenson beyin gayretleriyle Basketbol sporu da hayatımıza girmiş…
Sonra bakmışlar ki ikisi de salonda,topla oynanıyor, fazla salon da yok, eeee Türk sporunun da ilerlemesi lazım, tek federasyon, iki branş olarak hayata geçirmişler salon sporlarımızı, diğerleri çok sonra gelmiş…
O yılları yaşamadığım için bilmiyorum ama daha sonraları tanışma ve bir nevi eğitim alma şansına eriştiğim Turgut Atakol, Sinan Erdem ve diğer bir çok değerli spor adamı bu iki sporu yeşertmiş de yeşertmiş, tırmandırmış da tırmandırmış… Haklarını ödememiz mümkün değil, hepsini tekrar saygı, özlem ve rahmetle anıyorum…
Sonra bu iki federasyon ayrılmış, kendi başlarına ama gene aynı salonlarda faaliyete devam etmişler…
Voleybolda daha çok katılım, daha çok özverili insan yönetimde yer alırken, basketbol tekelci, tek adamlı günlere adım atmış…
Derken Spor Bakanlıkları, Genel Müdürlükler, Federasyonlar gelişmiş de gelişmiş, diğer branş federasyonlarının bir işine yaramasa da Özerk federasyonlar kurulmuş, cepoloji, götürmecilik, indir, bindir sistemleri (!) de epey gelişir olmuş ?…
Bu gelişimin içinde iyice politize olmuşlar ?…
Köşeler ustaca (!) kapılmış, dönülmüş ?…
Yap/bozcu, kandırmacı zihniyetin trımar ettiği sporumuzu artık toparlamanın, bir çeki düzen vermenin sırası geldi…
Türk sporunun çok kapsamlı bir reform şurasına, beyin fırtınalarına şiddetle ihtiyacı vardır…
Sporla eğitim mutlaka entegre olmalıdır…
Spor branşlarında dünya zirvelerinde olan devletlerin sportif çalışmaları, sistem, plan ve hedefleri, bilimsel ve tıbbi çalışmaları sıkı sıkı incelenmeli, ülkemiz koşulların adapte edilmelidir…
Spor branşlarını yöneten federasyonların başkan ve yönetici seçimleri politik cambazlıklardan (!) tamamen arınmalıdır !…
Hele bilinçsizce yetersiz ve beceriksiz ellerde mıncıklanıp, cıvık hale gelen voleybolumuzda…
Düşüncelerimi ortaya koyuyorum…
Dikkate alınır, Türkiye sporda zirve yapar Olimpiyatlarda kürsülerden inmez…
Alınmaz, kandırmacılık devam eder, bırakınız okyanusta kulaç atmayı, bir kaşık suda boğuluruz !…