
Şimdi; Kendisi de voleybol yazıları yazan bir arkadaş benim yazdığım ” https://evoleybol.com/2017/07/08/questa-nazionale-mi-signor-guidetti-milli-takim-bu-mu-sayin-guidetti-deniz-arslan/ ” yazıyı temel alarak “Daha ilk maçtan Guidetti’yi asıyorsunuz. Ama helal olsun Osman Uraner hocaya Belçika maçından önce Guidetti’ye ‘Doğru yoldasın, bu maçı alırız’ dedi ve Milli takım da Belçikayı yendi. Ben de diyorum ki; sevgili Guidetti yorumlara kulak asma bildiğin yolda devam et” demiş.
Yani biraz bana laf geçirmiş ?
Epirden hocam da “Denizciğim bu gol sanırım senin kaleye girdi. Buna nazikçe bir cevap yazsan iyi olur” diye mesaj atmış.
O zaman başlıyorum:
Sevgili Kardeşim; Guidetti‘nin Milli Takımın başına getirilmesinin doğru bir karar olduğunu yazanların en başında geliyorum. Allahtan artık eski yazılara rahatlıkla ulaşabiliyoruz da bunları delil olarak gösterebiliyoruz. Bakınız yazıma.
Orada Guidetti‘nin Milli takım için en doğru tercih olduğunu, ikinci alternatifin Ataman Güneyligil olması gerektiğiniz yazmışım. Nitekim Guidetti Baş antrenör, Ataman hoca da yardımcı olarak Milli takımın başına geldi.
Guidetti‘yi istedik ve geldi diye hiç eleştirmeyelim mi?
Mesela Vakıfbankta kendi elinde yetişmiş olmasına rağmen oynatmadığı Pasör Çağla Akın‘da şimdi ne buldu da Milli takıma aldı? Çünkü Çağla Akın gönderilip yerine Beşiktaş’tan Cansu Özbay Vakıfbank’a alınmıştı. Sırbistan maçında hemen tüm maç boyunca Çağla Akın‘ı oynattı, Belçika maçında kaybedilen ilk sette o oynadı. Sonra ikili değişiklikle Gamze Alikaya girdi ve servisten üst üste sayılar alıp takımla da sinerji yakalayınca onu çıkaramadı ve maçı kazandık.
Şimdi ben de diyorum ki Gamze Sırbistan maçında oynasaydı sonuç farklı olur muydu? Ya da Dicle‘nin yerine giren Aslı Kalaç, Hande Baladin‘in yerine giren Meliha İsmailoğlu oynasalardı Sırbistan maçını alır mıydık? Ya da en azından biraz daha direnir miydik? Mücadele olur muydu?
Belçika, takım oyunu oynayan, mücadele eden, atla an, zıplayan istekli, arzulu bir takım. Ama öyle göze batan bir tane yıldız oyuncuları yok.
Hatta ligimizde ilk dört takımda oynayabilecek kapasitede tek oyuncuları dahi yok! Çok zorlarsan 6 numara Leys, 9 numara Aelbreht ve 17 numara pasör Devir “eh işte” denilebilecek oyuncular. Yani öyle ahım şahım bir takım değil. Dolayısıyla Belçika maçını kazanabileceğimizi bilmek için Osman Uraner olmaya gerek yok. Hayatında ilk defa Voleybol maçı izleyen kız arkadaşım da o maçı Türkiye’nin kazanacağını bilmişti.
Yazımda salondaki seyircinin az olmasını eleştirmiştim. Arkadaşımız “Çünkü ülkede yaşam koşulları spora halkın zaman ve bütçe ayırmasına imkan vermemeye başladı” demiş.
Pardon! Ülke 2008-2012 yıllarındaki ekonomik durumun altına düştü de bizim mi haberimiz yok?
Oysa biz Ülke ekonomimizin gittikçe büyüdüğünü, zenginleştiğimizi, en gelişmiş 20 ülkeden biri olduğumuzu sanıyorduk. Bütün bunlar yalan mı acaba?
Üstelik bilet ücreti öyle fahiş falan da değil, sadece 5 TL (yazı ile beş lira)
Üstelik 5 liralık bilet alana da 10 liralık tişörtü bedava veriyorlardı.
Vallahi, billahi “Bedava Milli takım tişörtü dağıtıyoruz” diye Ankara sokaklarına iki anons yapsan salonda tek koltuk boş kalmazdı.
Demem o ki; salona az seyirci gelmesini öyle “ekonominin kötü olması” ile açıklayamayız.
Yani iki gözüm; beni felsefe ile anla, tarihle yargıla. Bir şeyi eleştiriyorsak da boşuna eleştirmiyoruz. Biz Milli takım ve Federasyon düşmanı değiliz. Kasım 2016 da yeni seçilen bu federasyona şans verilmesi gerektiğini yazanlardan biriyim. Bakınız o yazımı da buraya koyuyorum. ( https://www.google.com.tr/amp/s/evoleybol.com/2017/03/06/voleybol-federasyonu-baskani-benden-ne-istedi-deniz-arslan/amp/ ) .
Ama Guidetti’yi biz istedik, Federasyona şans verelim dedik diye de her şeye gözümüzü kapatacağız diye anlaşılmasın.
Biz öyle dün başka bu gün başka yazanlardan değiliz.
Aman bizi başkalarıyla kıyaslamayın, çok yanılırsınız ?