Barış ve kardeşlik beklentileri içinde demokratik, hukukun ve yargının tıkır tıkır işleyeceği, ekonomimizin bizi güldüreceği, şehit haberlerinin arkasının kesileceği, basın özgürlüğünün tartışılamayacağı, kadına şiddetin yok olacağı, eğitimin çağdaş düzeye yükseleceği, dinimizin politikaya ve ticarete alet edilmediği, Atatürk devrim ve inkılapları doğrultusunda ilerleyebileceğimiz, tüm dünya devletleriyle dost, laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları olarak gururla ve onur duyarak huzurla yaşayabileceğimiz bir gelecek beklentilerimle, bu yönde aydınlığa bakan değerli dostlarımın ve ayrıcalıklı duyarlı okurlarımın Bayramını EVOLEYBOL ailesinin bir mensubu olarak kutluyor, esenlikler diliyorum…
Bugün Bayramın 2. günü…
Sağ olsunlar, gerçek dostlarım telefonla ve mesajlarla beni mutlu ettiler…
Sevmek ve sevilmek…
Dnyanın en güzel duyguları…
Galiba bu konuda şanslıyım ?…
Yarım günlük “relax” bile yapamadım sevgili dostlarım, duyarlı, aydın okurlarım…
Memleketimin durumu bu denli kötüyken, Bayramı bile huzurlu ve keyifli geçiremiyorum ?…
Bir yandan şehit haberleri rutin olarak (!) ve de ne yazık ki eski sarsıcı, etkileyici gücünü yavaş yavaş kaybettirirken (!). gene yollar kan gölüne dönerken, savaşta ve terördeki günlük kayıpları bayağı sollarken nasıl keyifli olunur, nasıl eskileri tadında çocukça, masumca, mutlu bir Bayram geçirilir ki ?…
SPORDA BİR TÜRLÜ ÇAĞDAŞLAŞAMIYORUZ…
Hükumetin eğitim ve sporumuzda çağdaşlığın çok gerisinde kalan yanlı ve yanlış politikaları sonucu yaşanan zafiyet de ülkemize zarar verirken, ben ve benim gibi duyarlı aydınlar sürekli fikirler üretmekte, eleştiriler yapmakta, önerilerde bulunmakta ancak musluğun başındakiler tarafından işlerine gelmediği için kulak arkası edilmektedir…
Bu hazin tabloda maalesef olan ülkemize, ülkemiz gençliğine olmaktadır !… Politize olmuş, eğitimle bir türlü entegre edilememiş sporumuzda yukarılardan paraşütle indirilmiş federasyon başkanları ve etraflarında topladıkları torpilli yandaşları bırakınız ilerlemeyi, her geçen zaman biriminde dünya ülkeleriyle aramızın daha da açılmasına sebebiyet vermektedir…
Ülkemiz sporda 2000’li yıllara gerilemiş durumdadır !… Sporumuzun ve de eğitimimizin geliştirilmesi için gerekli olan kurumlar arası işbirliğinin arttırılamaması, spora yatırım yapan kulüplerin bir çoğunun tembel ve hazırlopçu bencil tutumları, hedefsizlik ve plansızlık, özellikle okullarda ayrılan mini zamanla sporun gereklerinin yerine getirilememesi, ilimin bir türlü gereği şekilde ele alınamaması, sağlıklı, çağdaş ve sistemli bir planlama yapılamaması sporun yaygınlaşmasının ve de gelişmesinin önüne geçmektedir…
Yapılması gereken, ülkemizde sporun önce erdemi ile ele alınacağı, sonrasında da branşların kendi alanlarında teker teker değerlendirileceği “TÜRK SPOR ŞURASI”nın hayata bir an önce geçirilmesi, bu konuda başta Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi olmak üzere sporumuzun tüm branşlarındaki uzman bilirkişilerinin, dünyada bu dallarda gelişmiş, zirvelerde yer alan ülkelerinin başarıya giden gelişim süreçlerini inceleyerek ve de modern tıptan da destek alıp yararlanarak, sporda “milat” sayılacak, reform niteliğinde dev bir organizasyona imza atmaktır…
YAZDIM, YER YERİNDEN OYNADI…
Okul Sporlarında yaşanan, tam örtbas edilmesi planlanırken (!) münasebetsizliğim yüzünden (!) yeri yerinden oynatan “ÇİFTE KAVRULMUŞ SKANDAL” sonrası işittiğim “Ah”lar ve de “Vah”lar sporumuzdaki sahtekarlık düzeyini gözler önüne sererek sadece ortaya koymakla kalmadı, sporumuzun içinde bulunduğu içler acısı çürük yapısını da gündeme taşımış oldu…
İşte yukarıdaki girişte paylaştıklarım da bu güncel sarsıntının çok yönlü bir ifadesi, bir bakıma öncü depremleridir, mutlaka artçıları da kaçınılmazdır !…
Sadece Eskişehir’in değil, ülkemizin en önde elen emekçilerinden biri olan Kazım Tokat hoca, bu skandalların ve oluşturduğu çirkin tablo hakkında yazdıklarım sonrası sosyal medyadan bana bir mesaj göndermiş ?…
“Sevgili hocam; ben de bir konuda sikayetciyim… Bu şikayetimizi tüm kurulllara, hatta dönemin Cumhubaşkanı sanın Abdullah Gul‘e de yÖnelttik ama bir sonuç alamadık. Dünya 3. olan TVF Llisesi Bayan Voleybol Takımı ne yazik ki vaat edilen altın ödüllerini alamadı. Nedeni o yil olimpiyatlarda çok fazla para harcandığı icin bizim kızlarımız altın ödüllerini alamadık.”
İsminin açıklanmasını istemeyen, voleybolumuzun hatırı sayılır bir emekçisi ise nisan ayında okul yarışmalarına giden okulların hala harcırah alamadığını bunun çok büyük bir ayıp olarak zaten çok büyük ekonomik güçlüklerle boğuşan okullara karşı yapılan bir eziyet olduğunu vurgulamış… “…… ama şike yapıp kupa almayı güzel beceriyorlar ?…” diye de haklı, manidar bir göndermede bulunmuş ?…
Bu arada kulağıma emin kaynaklardan gelenlere bakılırsa “ÇİFTE KAVRULMUŞ SKANDAL”da musluğun başında yer alan Okul Sporları Federasyonu Başkanı Karakullukçu da yazdıklarıma fena içerlemiş (!), bana övgü dolu (!) kelimeler sarf ediyormuş ?… Anlatanların yalancısıyım ?…
Kendisini hiç tanımam, fotoğrafına bile aşina değilim, ama son günlerde yazdığım yazılar dolayısıyla kendisini epey inceleme fırsatım oldu… Merakım ve araştırmacı gazeteciliğim tetikledi ne yapayım ?… Önüme gelen hiç bir şeyi, toy, yeni yetme ve/veya üşengeç, tembel, reyting avcısı gazeteci müsvetteleri gibi üzerine atlayıp yazmam… Araştırırım… Gerekirse de yazımı bir veya birkaç gün kenarda demlenmeye bırakır, arada bir gelip, karıştırır, bazı ifadelerimi çıkartır veya eklerim, sonunda yazımın tam demini aldığına inandığım anda yayına sokarım…
İşte gene Karakullukçu Başkan ile ilgili yayınlanmış haberlerde bir rüzgar sörfü yaparken, ilginç bir yazı gözüme çarptı… Zaten bu yazıyı da hemen akabinde sevgili Serkan Yılmaz yayınlanan köşe yazısında da link vererek dile getirmişti…
Eski Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, köşe yazılarının yayınlandığı gazetede çok ağır suçlamalarda bulunmuş ?… Atalay yazınca ciddiye alacaksın !…
Ondan özetle; “Hiçbir geçmişi olmayan, torpille federasyon başkanı olan, müstemleke valisi gibi davranan, ilgisiz, bilgisiz, görgüsüz, dahası saygısız, en önemlisi de liyakatsiz…” diye söz etmiş ?…
https://www.haber61.net/spor/mehmet-atalay-bu-defa-direkt-cakti-h269091.html
Bu yüzden Karakullukçu‘nun seviyesine zaten inmeyi düşünmezken, kendisi hakkında zamanın başarılı, saygın müdürünün kendisini detaylarıyla tanıttığı bu yazısını sadece yayınlamakla işlevimi şimdilik (!) tamamlamış addediyorum…
Ha bu arada, yazımın girişinde de vurguladığım gibi trafik kazaları Azrail’in denetiminde (!) devam etmekte ?…
Benden yoldakilere tavsiyem; kaldırımları seçmeleri… Zira bütün kazalar yollarda oluyor !…
Kalın sağlıcalıkla…