Sanal bir cilalama çabasına karşın voleybolumuz “eski tas, eski hamam”, Mutlu Başkan dönemini aratmayacak şekilde, şekil ve mantıken bir devamı olarak türlü sıkıntılarla devam etmekte…
İnanın hergün onlarca ciddi serzeniş, şikayet alıyorum…
Her birisini tek tek inceliyor, araştırıyor, tecrübelerimi yaşanmışlarla harman yaparak masamda derin ve ciddi bir konsültasyona tabi tutuyorum…
Üstün Başkan da, tıpkı Mutlu Başkan gibi sağ olsun “dağları ben yarattım !…” modunda, tek bir eleştirime cevap veremiyor ?… Veremez de… Hiç olmazsa bir gün, içinden elmese bile (!) “Şu Epirden hocanın karşısına bir çıksam, tüm tezlerini belgelerle çürütsem, toplum önünde madara etsem, ben de arkadaşlarım da aklanıp derin nefes alsak, güçlensek ?…” diyemiyor, diyemez de !… Sonrasını kestirebilecek kadar zeki…
Hodri meydan !… Üstün Başkan, yanına tüm yönetim kurulu üyelerini, hatta yandaşlarını alsın, dilediği gün ve yerde, dillediği basın/medya kuruluşunun önünde karşıma çıksın, sorularıma açık ve net cevaplar versin ?… Söz veriyorum, karşılarına tek başıma oturacağım !… Epirden sözü…
Benimle karşı karşıya gelmekten çekiniyorsa söylesin, ona ikinci bir alternaif şansı daha tanıyayım ?…
Voleybol Vakfıyla, dernekleriyle, kulüpleriyle ve de ne yazık ki basın ve medyasıyla şaşılacak şekilde köşesine çekilmiş, “Bana dokunmayan bin yaşasın !…” mantığıyla ve/veya bir takım korkularla (!) sessiz kalmayı tercih etmeye devam ede dursun, sevgili Deniz Arslan ile yanlışları, aykırılıkları, yanlı kararları ortaya döküp, paylaşmaya devam edeceğiz !…
Bizleri en üzen, düşündürücü olan da camianın çok büyük bir kısım ileri gelenlerinin bizleri dakika başı arayıp, yazıp çizip federasyonu ve uygulamalarını şikayet etmeleri, ancak önünden veya hemen arkasından, kendi ıssız köşelerine çekilip, “Aman hocam, ne olur ismimizi kullanma !…” ricaları…
Yanlışları ortaya bizzat koymaktan, doğruları istemekten ve paylaşmaktan neden bu denli korkulur ?… Seviyeli, olgun bir şekilde tüm bu sıkıntılar ortaya konulsa, tartışılsa, sonunda doğrular, en doğrular bulunsa, voleybola sadece yarar sağlanılır, katkıda bulunulur…
İşte son birkaç günde ismi bende saklı, voleybolun önemli aile bireylerinin benimle paylaşımlarından sadece birkaçı; Noktası virgülüne dokunmadan…
“Antrenör dernekleri çalışmazsa biz daha çok yabancılara mahkum ediliriz.Neleri geldi, kimleri gördük. Elbet bu yöneticilerde gidecek.Yine biz bize kalacağız. Kredisi sonsuz denilen giovanni,Barbolini,Motta,Vercesi..hepsi menejerlik harikaları.sizin tabirinizle koçum fero. Türk antrenör yapamadı,becermedi.fakat o da bir menejer harikası. kulüpler malesef menajerlerin eline bakıyor. Bu düzen yıllar öncesinden belliydi. Biz önlemimizi alamadık . Şimdi de hayıflanıp duruyoruz. Sonradan görme yönetici takımı da bu tuzağa düşmüş durumda. Bursa antrenör derneği başkanı güzel bir yazı yazmış, okudum, helal olsun. hasan ağabey o da sizin gibi korkusuz. Bence de yabancı fed. başkanı.yabancı banka kulüpleri başkanları yabancı takım menajeri istiyorum. Çünkü onlar ,eminim ki türk sporcusunu ve antrenörünü değerlendirecektir. saygılarımla,”
“TVF sitesinde kadro ve kamp yeri açıklanmıyor. Gizli kapaklı milli takım işleri yürütülüyor. Eczacıbaşı altyapıları ele geçirmiş. U20 eczacıbaşı – U16 eczacıbaşı üstelik tüm antrenör kadrosu- U18 ne oyuncu ne de teknik kadro belli.Menajer eczacıbaşı … bursada yapılan festival voleybol Maçlarında milli takım tişortü ile eczacıbaşına destek verildiğini duydum.Kim buna izin veriyor.altyapı koordinatörü mü-tvf yöneticileri mi? Yazınız da yanlış yok eksik var DEniz bey.. amacı belli olmayan aday kampı yapıldı. Antrenörler ve sporcular açıklanmadı. neyi kimden saklıyoruz. Tvf de işler aynı tas aynı hamam devam ediyor… İslami oyunlar oynandı. erkek ve bayan takımı kadrolarını görmediniz mi.. gs bayan takımı pasörü maçlarda pçaprazı oynatıldı. Sanki ülke de pçaprazı kalmamış gibi.antrenör de bu işe alet edildi.maşa olarak kullanıldı. Tabi hak etmeden bir yere gelirsen, sesini çıkartamazsın..yazık çok yazık hakkı yenilen sporcu ve antrenörlere..”
“Eczacıbaşı ve Vakıfbank gibi bayan voleybolunun lokomotif kulüplerindeki yabancı staff özentisi artık altyapılara da sıçramış durumdadır.Özellikle Vakıfbank voleybolun arkasındaki güç olarak lanse edilmektedir.Benim anlayamadığım İtalya voleybolunun arkasındaki mi yoksa TÜRK voleyboulnun arkasındaki güçmü ?
Eğer ülkemizdeki voleybola destek olmak gibi niyetleri varsa yabancı antrenör sevdasından biran önce vazgeçip yerli antrenörlere hakkettikleri değeri vermelidirler. Bu şekilde ne sporcuya ne de antrenörlere destek olunmaz.”
“Yabancı sporcu sayısının sınırlaması doğru bir yoldur. Ancak bu durumda kendini bir milim geliştirmeyen, bu kotalardan dolayı yatarak para kazanan “Yerli” sporcular sorununu da dikkate almalıyız.
Yabancı antrenör konusunda daha dikkatli bir analize ihtiyaç var.
Kısaca görüşüm şudur:
Yabancı antrenör modern antrenman teknikleri ve takım organizasyonu için geliyor ve alt yapıya dahil bu eğitimi veriyorsa yararlıdır (yakın bildiğim örnek Marco Motta)
Yok değil de, dünyanın en iyi oyuncularını topla, antrenöre kısa süreli sözleşme yap ve bekleki alt yapıdan oyuncu yetişsin. Bu politika Türk sporu için cinayettir.
Sahiden bir antrenöre bir yıllık sözleşme yapmak ne demektir?
Bu yıl başarılı olursan devam ederiz demek gibi birşey.
Siz olsanız ne yapardınız bu durumda? Gelecek senelere yatırım yapar mıydınız? Yoksa ne yapıp edip bu yıl başarılı olmayı mı tercih ederdiniz?”
“Bence kişileri değil, sistemi tartışmalıyız, kişiler sistemin ürünleridir. Baştaki akıllı adam veya kadın 5-10 yıllık planlamalar yaparak hedefler koyar. O gittiği zaman yerine gelenler Amerikayı keşfetmeden, aynı yolu izlerler. Batı düşüncesi böyle. Sayın Erol Ünal Karabıyık sistem adamıydı. Önce voleybol oynamanın gerektirdiği İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa illerinde uluslar arası standartta salonları kendi çabası ile yaptırdı, 2007 yılında 10 bin civarında lisanslı bayan, 6.500 civarında olan lisanslı erkek voleybolcu sayısını, 87 bin lisanslı bayan, 78 bin lisanslı erkek voleybolcu sayısına çıkararak havuzu genişletti. Voleybol maçlarını yayınlatarak voleybolu popüler ve para kazanılabilir spor seviyesine getirdi. Motta gibi bir voleybol hastasını (işine çok aşırı önem veren anlamında) getirerek altyapıları geliştirdi. Başarılar geldi. Bizde genelde hasbelkader bir baş olan kişiler kendilerini Zati Sungur zannederek, Barbolini gibi ayrıldığında bir iz bırakmayan, medyatik kişilerden medet umuyorlar. Yine hasbelkader bir yere gelebilmiş yerli ( özellikle futbolda ) çalıştırıcılar bulunmaz ve dokunulmaz hint kumaşı oluyorlar. Çark böyle işte, akıldan çok duygu istismarını önde tutuyor. “
Dediğim gibi bunlar sadece içlerinden rastgele aldığım birkaçı… Şimdilik…
Bu arada birkaçı hariç ortalık menajerden geçilmiyor ?… Çoğunun kulüpleri sömürdüğü anlatılıyor… Hatta kulüplerin içinde bile gizli (!) aleni (!) sızmış, aldıkları paranın dışında gelenden gidenden nemalandıkları (!) (yani çirkince, haysiyetsizce komisyon aldıkları ima ediliyor ?…) iddia edilenler var ?…
Kulüpler bu oyuna geliyorlarsa bu onların ya beceriksizliklerini ve konuya ilişkin yetersizliklerini ya da kötü niyetlerini gösterir ?.. Kendi sorunları bir bakıma ?… Kulübün başındakiler akıllı ve uyanık olsunlar, buna meydan vermesinler, içerdeki, etraftaki pislikleri temizlesinler ?…
Elini sallasan menajere çarpıyor ?… Bu konuda da olan aynı zamanda zavallı sporculara oluyor ?… Menajerlerin eline bakıyorlar ?…
Pazarlama modu müthiş ?… 10 liralık sporcu 40-50’ye pazarlanıyor ?… Aradan da okkalı cukkalar götürülüyor onlar üzerinden… Uyanık menajerler kendi paylarının (!) tamamını avanstan genelde alıyorlar ama sporcu sonrasında, bakiyeler için sancılı bir dönem yaşamaya başlıyor, çoğu da parasını alamıyor, menajerlerini ara ki bulasın ?… Hele bir de kulüp iyi niyetli değil, veya ayağını yorganına göre uzatmamış, maceraperst olarak açılmışsa sporcu bir bardak soğuk suyla yetinmek zorunda kalıyor ?…
Sporcu hakları genelde savunulmuyor ?… Ortada örnek kontratlar var ama sıkıntı yaşanıp iş hukuki sürece girdiğinde olan sporcuya oluyor ?…
Bu konuda çok örnek, yazacak çok şey var, sırası geldiğinde bazı parantezleri belgelerle ve isimlerle açıklayabilirim ?…
Voleybol için geniş kapsamda bir “Voleybol Şurası” artık kaçınılmaz duruma gelmiştir !…
Eğer federasyon biraz alçak gönüllülüğü denese, Başkanıyla Başkan Vekilleriyle, yönetim kurulundaki üyeleriyle voleybolun birer hizmetkarı olduklarını özümseyebilse, gerçekten Türk voleyboluna hizmet etmeyi gönülden istese ki bunlara inanmakta zorluk çekiyorum, bu yapılması elzem şura gerçekleşir, aklar ve karalar ortaya konulur, tartışılır ve en doğrular bulunur ?… Ondan sonrası federasyonun işi kolaylaşıır, en sonunda voleybolumuz kazanır ?…
Yukarıda federasyonumuza yol göstererek destek olması gereken Voleybol Vakfı ve kısa adı VAD olan, kurucuları arasında çok değerli arkadaşlarımla yer aldığım Voleybol Antrenörleri Derneği’nin pasif durumda olmaları da hepimizi üzen, dahası endişelendiren bu duruma resmen tuz biber ekmekte…
Bu konuda yazacak çok şey var ama, saygım gereği her ikisinin de şu anda Başkanı olan arkadaşım Jeyan Erben ile uzun uzadıya konuşmadan bir şeyler yazmayı şimdilik uygun görmüyorum ?…