KAVGACI, AHLAKSIZ SPORCULAR DEVRİ

İsmini zikretmek istemediğim iki ayakla bir top sürmekten başka bir meziyeti olmayan bir arkadaş- ha kendi kendine yaptığı enteresan esprileri ile Acun abisini güldürmek ve çalkantılı aşk hayatı ile gündem olmasını saymazsak-  gazeteci Bilal Meşe’ye saldırmış.

Saniyede bir adam öldürülen, kelle kesilen ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinin yapımcı ve senaristleri tarafından yazılan  ‘Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz’ dizisinde oynayan ağabeyini örnek almış olmalı.

‘Bayrampaşa çocuğuyum’ diye gerektiğinde ‘halk çocuğu’ ayakları ile arkasına iki satır okumaktan aciz, hapçı, fanatik keşleri alan, ‘Bayrak için ölürüz’ diye milli duyguları köpürten ama 53 takımdan 26 sının katılabildiği Avrupa Futbol Şampiyonasına kıl payı katıldığımızda ‘500 bin Avro Primi peşin vermezseniz oynamayız’ diye başkaldıran bu tarz arkadaşlardan sadece futbolda değil her camiada var.

Daha dün İzmir’de yapılan Türkiye Liselerarası Voleybol karşılaşmalarında Türkiye’nin en güzide iki kulübünün, ( Burada isim vermeyelim. Voleybolda isim yapmış iki kulübümüzün kim oldukları, kızların adları ve soyadları bizde saklı) aynı kolejde okuyan iki oyuncusu tekme tokat birbirlerine girdiler.

Seyircilerin, diğer takım arkadaşlarının gözü önünde.

Yöneticiler hiçbir şey olmamış gibi sahaya onları çıkartıp oynattı.

‘Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim’ demişti Mustafa Kemal.  Ama televizyonlarda bol öldürmeli, en masumunda bile ağız burun kırmalı, dayaklı  dizilerin çokça izlendiği, siyasetçilerin meclisteki kavgaları, birbirine bağırmaları,  çağırmalarının gösterildiği,  tehdit etmenin ‘Ne var canım, neticede bir şey olmamış ki’ diye normal  sayıldığı  bir dönemde çocukların bundan etkilenmemeleri mümkün mü?

‘Ben nasıl olsa iyi oyuncuyum, istediğimi yapabilirim’ diye oyuncuların yaptığı her hareketi mazur mu görmek lazım? ‘Yoksa ağaç yaşken eğilir’ atasözünden yola çıkarak geri dönüşsüz bir yola girmeden tedbir mi almalı?

Bursa’da yapılan Türkiye Alt yapılar şampiyonasında Galatasaray- Halkbank maçını izlediğimde ‘Galatasaray’ın iyi bir alt yapısı var’ diye söyleniyordu ama Halkbank’a hafif geldiler’ dedim yanımdaki Antrenör arkadaşa.

‘Hocam senin haberin yok sanırım. Galatasaray 2 hafta önce takımdaki 4 oyuncuyu gönderdi’ dedi. Gönderme nedenlerini, isimlerini söyledi.

‘Bu oyunculara emek verdik, para verdik, affedelim’ demediler. Kurallara ve kaidelere uymayanlara cezayı kestiler.

‘İyi oldu, İyi olmadı’ diye tartışabiliriz. Herkes de fikrini söyleyebilir. Ama ben kendi hesabıma Galatasaray Voleybol yönetimini aldıkları bu karardan dolayı  tebrik ediyorum. Bunun diğer takımlara örnek olmasını diliyorum.

Diliyorum ama bunu kendi kendime diliyorum. Geçen hafta bu meseleyi konuştuğum bir Antrenör arkadaşım ‘Aaa hocam o oyuncuların adlarını biliyor musun? Onlar belki bizim işimize yarar’ dedi.

Hadi bakalım ne dersiniz bu durumda?

Büyük kulüplere bir çağrım var; Bir ton adama paralar veriyorsunuz. Lütfen alt yapılarınıza birde psikolog alın!

‘Hocam bir de onun masrafını mı çekelim’ diyorsunuz. Haklısınız.

Almayın. Hiç olmazsa haftada bir gelsin, özellikle genç ve gelişmekte olan oyuncularınızla konuşsun.

Sorunları olduğu ortada değil mi? Sorunları olmazsa tribunde, herkesin gözü önünde tekme tokat birbirlerine girerler miydi?