Biliyorum bazılarınız ‘Kardeşim Türkçe kelimeler kullanmayı bilmiyorsan niye yazı yazıyorsun!’ diyecektir. Ama sabırla yazıyı okumaya çalışın lütfen. Başlıkta neden ‘Unstabil’ yazdığımı anlayacağınızı düşünüyorum.
20 Yaş altı Milli Takımımızın Manisa’nın Turgutlu ilçesinde yaptığı maçları sahada izledik.
Güvenlikçi arkadaşların izin verdiği ölçüde de oradaki diğer takım antrenörleri ile sohbet etmeye, bizim oyuncuları yabancı antrenörlerin nasıl gördüğünü öğrenmeye çalıştık.
Biliyorum bunu oyuncular okumayacaklar.
Çünkü Türk oyuncusunun okuma alışkanlığı yok.
Ama belki antrenörler okur diye umuyorum.
Türkiye-Holanda maçından sonra Holanda Milli takımı teknik ekibinin yanına gittim. Bir dönem Hollanda da kaldığım için öğrendiğim çat pat Flamancam ile kendilerine ‘Türkiye’ye hoş geldiniz, Nasılsınız?’ dedim
Turgutlu’da flamanca kelimeler duymanın şaşkınlığı ve sevinci ile başlayan sohbetimiz ‘Ne olacak bu Türkiye –Hollanda ilişkileri?’ konusu ile devam etti.
Neyse ki 16 Nisan bitmiş, isteyen istediğini alıp artık ‘ahmak kandırmak için’ dış düşman yaratmaya gerek kalmadığından Hollanda ile yaşadığımız kriz unutulmuştu.
Oysa daha bir ay önce Hollanda’ya kızdığı için ineğini kesenler, Aslında İtalyan Fiat şirketine ait ama adı ‘New Holland’ olduğu için ‘Hollanda malı’ zannedip traktörünü yakanların (!) olduğu bir ülkede yaşıyorduk.
‘Burada kimse size tepki gösterdi mi?’ diye sordum.
‘Hayır. Niye tepki göstersinler ki?’ dediler.
‘Bir ay önce bizim bakan size girmeye çalışmıştı, onu içeri almamıştınız, ondan sonra Bizim başkan size ‘eyyy Hollanda’ diye nota çekmiş idi’ dedim.
Adam öyle hızlı bir şekilde İngilizce konuştu ki arada birkaç kelime yakalayabildim. ‘Politikacılar hep böyledir. Seçim zamanı başka, normal zaman da başka olurlar’ gibi bir şeyler dedi.
En azından konuştuğu beş dakikalık sürede o kadarını anlayabildim.
‘Rica etsem biraz daha yavaş konuşsanız. Çünkü uzun zamandır İngilizceyi kullanmadığımdan artık bazı kelimeler unutuluyor’ dedim mahcubiyetle.
Yıllar önce Hollanda’ya ilk gittiğimde havaalanında yol sorduğum temizlik görevlisi de bu kadar hızlı, akıcı ve mükemmel İngilizce konuşmuştu. Ona da ‘Abi rica etsem yavaşa yavaş anlatır mısın?’ demiştim. O da bir geri zekalıya anlatır gibi kelimelerin üzerine basarak, teker teker, el hareketleri ile ‘Şuradan 100 metre git, sonra sola dön merdivenlerden in, aşağıda bir daha sor’ demişti.
Neyse yazıyı uzatmayalım, antrenör Julien Van de Vyver‘e ’Türk Takımından en çok kimi beğendiniz?’ diye sordum.
‘Pasör iyi ve Pasör çaprazı 17 numarayı beğendim ama henüz ikisi de gelişmekte olan oyuncular. Daha çok çalışmaları lazım’ dedi.
‘Peki size göre Türk oyuncuların bir eksiği var mı?’ dedim.
‘Bence Türk oyuncular unstabil. ( İngilizce olan bu sözcüğü Türkçeye çevirdiğimde dengesiz, istikrarsız, kararsız, değişken anlamları çıkıyor)‘dedi.
‘Yani ne demek istediniz?’ dedim.
‘Yani bazen çok iyi oynuyorlar, çok skor üretiyorlar. Sonra neden bilmiyorum birden duruyorlar. Üçüncü sette 10 sayı geriden geldik ve onları yakaladık. Savunmamız daha iyi olsaydı maçı da alabilirdik’ dedi.
‘Savunmanıza neden bir çözüm bulamadınız o zaman?’ dedim.
‘Bizim her iki liberomuz da bu turnuva öncesi ciddi sakatlık geçirdiler. Libero olarak bir oyuncumuzu oynattık. Ama istediğimiz verimi alamadık’ dedi.
‘Bu gün yenilmenizin tek sebebi liberonuzun olmaması mı?’ dedim.
‘Biz bu takım için henüz gelişmekte olan uzun oyuncuları seçiyoruz. Bu oyuncuların da denge ve manşet problemleri olabiliyor. Türk takımında ise bize göre gelişmesini tamamlamış oyuncular vardı.‘ dedi.
O sırada güvenlik görevlisi geldi, kolumdan tuttu ‘Sizi dışarı alabilir miyiz?’ dedi.
‘Ama basın, ama röportaj…’ dedim ama ‘Yassağ hemşerim, yassağ’ dedi.
Güvenlikçi arkadaş kolumu hızla çekiştirdiğinden vedalaşamadık bile.
Hollandalı’nın tespiti ertesi günkü Rusya maçında ete kemiğe büründü. İlk iki seti güle oynaya alıp 2-0 öne geçtik. Aynı oyuncular, aynı rakip ama bir şey oldu ve maçı 3-2 verdik.
Bence bu tespitleri dikkate alıp ona göre tedbirler almalıyız.
Gelelim başlıkta neden ‘Unstabil’ yazdığım konusuna. Siz olsanız’ unstabil’in anlamlarından hangisini yazıda başlık olarak kullanırdınız?