YA SABIR !… / Hasan Uğur Epirden

 

ATATÜRK 1111111111

Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta, basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.”

Atatürkçü gazeteye, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı 19 Mayıs’ta FETÖ operasyonu yapıldı. Sözcü çalışanları, basın tarihinin sayfalarına utanç tablosu olarak geçecek bu algı operasyonu karşısında tek yürek oldu…

Sözcü, 19 Mayısta “Basın Özgürlüğü Özel Sayısı”yla okurlarının karşısına çıktı… Ve “Sözcü”süz Türk basının ne anlama geldiğini ortaya koydu…

İşte; Emin Çölaşan’sız, Yılmaz Özdil’siz, Uğur Dündar’sız, Bekir Coşkun’suz, Saygı Öztürk’süz, kısacası ‘boş’ bir gazete ve yazarsız Türk basınının ibretlik örneği…

sozcu-ozel-sayi-1

Arşivim için 10 adet aldım…

Bugün duydum ki o anlamlı gazete tam 400 bin net satmış ?… Sanırım dünyada bir ilk ?…

Şimdi bu anlamlı günde böylesine bir taarruz (!) gerçekleştirenler yüzleri aydınlığa bakan halkın bu büyük tepkisini cesurca ve dürüstçe görebilmeli ve birçok konuda bir kez daha düşünmelidirler ?…

Yüzyıllardır din, dil, ırk, mezhep gözetmeksizin barış içerisinde birbirlerine saygı duyarak, severek, yardımlaşarak, paylaşarak kardeşçe yaşayanları ortadan ikiye bölüp, birbirlerine düşman edenler sadece bu güzelim ülkemize değil, insanlığa karşı da tarihi sorumluluk içerisindedirler…

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ

AMERİKALILAR, SIRPLAR MAÇ YAPTI, İSPANYOLLAR KAYBETTİ, FENERBAHÇE KAZANDI, TÜRKLER NEREDE ?…” demiş ve eklemiş; “SPONSORU VE KATILANLARI ARASINDA TÜRKİYE’NİN DE OLDUĞU ANCAK HİÇ BİR TÜRKÜN OYNAMADIĞI ORGANİZASYONA EUROLEAGUE DENİR..”

Basketbolun getirildiği bugünkü durum ancak bu denli kısa, öz ve güzel anlatılır ?…

Benim merak ettiğim, yabancısız Milli Takımımızın bundan sonra Uluslararası platformda neler yapacağı ?…

Ne yazık ki voleybolumuz da o yola girmeye başladı…

Hazır basketboldan voleybola geçiş yapmışken, 2 önemli nokta üzerinde durmak istiyorum… İster üst üste koyun çift nokta (:) olsun, isterseniz yan yana koyun ben de sayısız noktadan birini daha ekleyeyim üç nokta (…) olsun, beyniniz düşüncelerle dolsun ?…

İlki bizim basın ve medyayı, ne iş yaptığı hala muamma olan, kimle ne tip ilişki kurduğu, neyi, nasıl pazarladığı gizemini (!) koruyan “Kurumsal İletişim ve Pazarlama Departmanı”nı kullanma becerisini gösteremeyen Voleybol Federasyonu’muzun; sevgili Nur Gençer‘in yorumladığı gibi “SPONSORU VE KATILANLARI ARASINDA TÜRKİYE’NİN DE OLDUĞU ANCAK HİÇ BİR TÜRKÜN OYNAMADIĞI EUROLEAGUE”i müthiş bir beceriyle kullanarak tam 213 ülkeye, yaklaşık 2 milyar kişiye “Final Four”u izletme başarısını gösteren medyada futbola yakın yer aldırtan, 12 bin seyirciyi salona çeken Basketbol Federasyonu’nun altında ezildiği…

İkincisi de; ülkemizdeki bayan sporcu ve sportif giysi anlayışının ruhen nüksederek (!) geriye doğru çağ atlıyor (!) olması…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bayan voleybol şubesini rivayete göre, tayt giyen voleybolcu kızlar kızlar çevreyi tahrik edip (!) rahatsızlık verdikleri (!) için kapama cihetine gidiyormuş ?…

Bir çok yerde yayınlanan bu habere, İBB tarafından şu ana kadar yalanlama ve/veya bir açıklama getirilmiş değil ?…

Bendeniz bugünlere gelişimizi yıllar önce hissetmiş, bir çok kere örnekler vererek paylaşmış, dikkat çekmiştim…

Her zamanki gibi, bir yalaka ordusu tarafından eleştirildim; abarttığım ileri sürüldü ?…

Oysa ben tüm bu yazılarımın finalinde, şu soruyu sorarak nokta koymuştum…

… bu zihniyette olanlar 2020 Olimpiyat Oyunları’na nasıl İstanbul’da ev sahipliği yapabilecekler ?…”

Bayan sporumuzun önünü kesecek, bu bağnazlıkta bakalım önümüzdeki süreçte daha neler yaşayıp, göreceğiz ?…

Bu paragraflarımı lütfen kopyalayıp, saklayınız… Bir gün hatırlamanız, bana hak vermeniz gerekebilir ?…

KUL HAKKI…

Kişinin mal, can, namus, ve maneviyatına yönelik her türlü istismar, tecavüz, haksızlık “Kul Hakkı”na girmektedir…

Dinimizde “Kul Hakkı” yemek, hele hele bunu bilerek, yani kasten yapmak Allah katında çok büyük günahtır.

Kuran’da, Mutaffifin suresi 1-6 ayette bu konu açık bir şekilde yazılıdır…

Günümüzde, bunun örneklerini çok fazla görmeye başladık !…

Özellikle farklı düşünen, eğilip bükülmeyen dürüst kişiler bu konuda oldukça mağdur edilmektedir…

Türkiye Voleybol Federasyonu bünyesinde esen “Değişim Rüzgarları” (!) içinde, kulağıma gelenlere bakılırsa, “Kul Hakkı” gaspı çokça yaşanmakta ?…

Personelini hizaya getirmekte etkin bir rol oynayan birkaç kişi yüzünden, Voleybol Federasyonu’nda önceki “Mutlugil” döneminde, tarihinde yaşanmayan hukuki dosyalar açılmış, sorunlar ortaya çıkmıştır… Halen devam eden davalarda da ciddi şekilde “Kul Hakkı” yenilmekte olduğu rivayet edilmektedir ?… Hatta gene rivayete göre bu davalar Federasyon’un aleyhinde devam etmektedir ?…

Şimdi, seçilir seçilmez, yepyeni bir beyaz sayfa açtığını söyleyen, dürüstlüğünden söz eden, voleybolun içinden gelen ve hizmet için “Başkanlık Koltuğu”na oturan M. Akif Üstündağ‘a soruyorum ve cevaplandırmasını rica ediyorum;

1) TVF olarak açtığınız ve hakkınızda açılan kaç dava ve Cumhuriyet Savcılığına şikayet başvurusu var ?…

2) Kesinleşen davalar var mı ?… Varsa sonuçları nedir ?…

3) 2012 kasımından bu yana, sudan sebeplerle, bahanelerle görevden çıkartılan kaç personel var ?… Bunların tazminatları ödendi mi ?… İşten çıkarılmaları konusunda öne sürülen sebepler nelerdir, bu sebepler kanıtlanmış mıdır ?… Sizin bu konuda vicdanınız rahat mı ?…

Sayın Başkan; “Kul Hakkı”na inanıyorsanız, lütfen bu sorulara cevap veriniz, bizler de aydınlanalım, ortada dolaşan söylentiler doğrularını bulsun !…

PLAJDA EĞLENCELİ TATİLLER DEVAM MI EDECEK ?…

Önceki Başkan Özkan Mutlugil, yaptığı ve müdahil olduğum basın toplantısında sorularımı kaçamak cevaplarla, önümüzdeki masada “Bu Tarz Benim” jürisi gibi sıralanan yönetiminde yer alan üyelerden yardım alarak, Plaj Voleybolu için pek önemli tarihi (!) açıklamalarda bulunmuş; bu konuda eksik, yani yetersiz olduklarının altını çizmişti… (Kayıtlarım duruyor…)

Bazıları yazlıkçı/tatilci olan bayan ve erkek toplam 40-50 voleybolcuyla bu spor dalını bırakınız şaha kaldırmak, yerinden oynatmak mümkün değildi… Allah’tan bir önceki yönetimin devrettiği mirasın değerli plaj voleybolu çifti Murat Giginoğlu – Selçuk Şekerci vardı da, teselli buluyor, gurur duyuyorduk…

Mutlu Başkan, çeşitli illerde merkezler kurarak özellikle 18 yaş altı grubu ile çalışarak ilerleme göstereceklerini söylemişti… Doğru bir plandı… Ancak plaj voleybolunda patlamanın ancak lig takımlarının aşama aşama, katılım zorunluluğu ile plaja çekilmesi halinde gerçekleşebileceğini, diğer görüşlerim ve tavsiyelerimle bir özet dosya halinde Başkana takdim etmiştim… (Kendi ricasıyla da Basın Toplantısında kısaca tekrar vurgulamıştım…) Zannedersem, o yazımı arkamdan buruşturup, çöpe atmıştı ?… Tabii bir de gittikçe artan ve kronikleşen EPİRDEN fobisi ve düşmanlığı vardı serde… Koca Federasyon (!) “EPİRDEN’in fikir, proje ve önerilerine mi kaldı ?…” düşünce zafiyeti ve kompleksi de cabasıydı ?…

O zamanlar daha yeni yeni plajlara “part time” teşrif edenler (!) sanki işi anında çözmüşler, bilirkişi kesilmişlerdi ?…

Bu kafayla bol bol tatil turnuvaları yaparlar, eğlenirler, akıllarınca da dostları (!) onları alışverişte görür ?…” düşüncem de sonrası doğru çıktı… Önceleri büyük destek veren sponsorlardan salonlardaki gibi kimsecikler kalmamıştı… Sayfa sayfa yer veren gazetelerden de ?…

Allahtan voleybolumuzun gururu, beğenmedikleri (!) internet siteleri vardı da, spor severler plaj voleybolundaki hareketliliği (!) takip edebiliyorlardı… Şimdilerde kaale almayıp, davet etmedikleri voleybol basın emekçileri de bu organizasyonlarla pek ilgilenmiyor; vazife sayıp, federasyonun resmi web sitesinden gecikmeli de olsa “kopyala yapıştır”larla idare ediyorlar ?…

Peki son yıllarda ne değişti ?…

Bence hiçbir şey !…

Sezonluk organizasyonlar eskiden olduğu gibi bir avuç idealist faal kız/erkek plaj voleybolcusu hüviyetli sporcu ve bir o kadar da tatilci sporcu (!) ile devasa bütçeler ayrılarak yapılıyor…

Bu bütçe, resmi maddi/manevi olanaklarla 3 tarafı deniz, (1000’e yakın) plaj cenneti ülkemizde yapılan “Plaj Voleybolu Safarileri”nde (!) gene bir kaç çift dışında varlık gösterebilen olmadığı gibi; Balkan Şampiyonaları dışında somut, elle tutulur başarıdan, gelişmeden söz edemiyoruz ?…

OLMADI DURSUN BAŞKAN, HİÇ OLMADI !…

Kim ne derse desin, Kulüp Başkanlığı spor kültürü, yanında örnek kişilik ve centilmenlik gerektirir…

Maalesef ülkemizde bu vasıfta ve kalitede başkan görebilme zorluğu ve zafiyeti yaşamaktayız !…

Süleyman Seba, Faruk Ilgaz, Özhan Canaydın ilk aklıma gelen örnek Başkanlar… Yerlerinin hala boş olduğunu düşünüyorum…

Bugün basında okudum, üzüldüm… Galatasaray’ın o koltuğa bir türlü yakıştıramadığım vizyonsuz, başarısız Başkanı Dursun Özbek sporun erdemine ve “Fair Play” ilkelerine kurşun sıkarak, “Fenerbahçelilere Arena’da su bile yok !…” diye horozlanmış… Aklınca rakip kulübe misilleme yaparak (!) intikam stratejisiyle talihsiz, bir o kadar da sarı kırmızılı ruha yakışmayacak bir demeç vermiş… Bir Galatasaraylı olarak ayıplıyorum !…

Son iki sezondur öne sürdükleri gibi, rakiplerinin Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda karşılanmadıkları, kötü ağırlandıkları doğru da olsa, Galatasaray misilleme yapma basitliğiyle bu tavrı takınamaz !… Hele ki kulübün başkanı…

Olmadı Başkan !… Örnek olman gerekirken ?…  

Yakışmadı !…

Ayıp kere ayıp !…

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s