‘Kaldırdığınız .ötün pilotu sizsiniz’ diye boşuna dememişler.
Niye yazdım bunu durup dururken şimdi? Azıcık sabredip okumaya devam edin sevgili okurlarım. Ben bir şeyi yazıyorsam mutlaka bir yere bağlayacağım.
Beni takip edenler Türk voleybolundaki iyi şeylere, Türk antrenörlere ne kadar değer verdiğimi, onları kollayıp iyi şeyler yazdığımı bilirler. Neden? Çünkü bu ülkede yaşayıp bu ülkede ekmek yiyoruz. Yarın öbür gün maazallah kötü bir durumda yabancılar kaçıp kendi ülkelerine rahatlıkla gidebilirken bizler burada biz bize kalacağız.
Bunu bilerek bir kaç defa bir iki Türk antrenör arkadaşa ‘Bravo! Çok büyük başarı elde ettiniz, harika gidiyorsunuz’ diye yazdık. Hemen havalara girdi beyefendiler. Bizi görmezden gelmeye başladılar.
Sorun değil. Pilotu olup kaldırdığımız şeyi indirmeyi de biliriz.
Bizim kendi antrenörümüz ‘Ben oldum, artık kimseye ihtiyacım yok artık’ havalarında uçadursun, elin kırk kat yabancıları ne yapıyorlar peki?
Efendim geçen sene voleybol federasyonumuz Türkiye Sultanlar Ligi Finallerinin ilk etabını İzmir’de oynatmıştı. Orada Milli takımımız ve Eczacıbaşı Vitra’nın eski antrenörü Marko Motta’yı görmüş ve kendisi ile tanışıp sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Maçı tecrübeli bir hoca ile izlemenin keyfi de başka oluyor tabii ki. Hem oynanan oyunla ilgili bilgi aldım hem de onun Eczacıbaşı ve Milli takımda yaptıklarını, yetiştirdiği oyuncuları, onun yönetiminde “Dünya Üçüncüsü” olan, 2012 olimpiyatlarına katılan, orada 3-2 yenildiğimiz Brezilya’ya turu veren takımımızı dinledim.
Sonra evli evine, köylü köyüne döndü. O Türkiye’den bir takımla anlaşamadığı için Brezilya’ya döndü, biz yazılarımıza…
Türk Milli takımımıza en parlak dönemi yaşatmış olmasına rağmen kendisini öven ‘Motta böyle yaptı, şöyle yaptı’ diye metheden hiç bir yazı yazmadım.
Geçen hafta, Marko Motta’nın Eczacıbaşı Vitra takımı ile anlaştığını okuduğumda çok sevindim. Çünkü onun döneminde yetişen Naz, Neriman, Eda, Gözde, Neslihan gibi oyuncuların bu gün hala doğru düzgün alternatifi yok. Ayrıca Milli takımlarda gelişimlerine katkı sağladığı diğer pek çok Türk oyuncunun üzerine takım kuruyoruz hala.
Türkiye’nin voleybola en çok yatırım yapan, en köklü kulübüne, Motta gibi gençlere önem veren birinin gelmiş olması sadece beni değil Voleybolu yakından takip eden pek çok kişiyi sevindirdi.
Dün 20 Yaş altı Bayan Milli takımımızın maçını izlemek için Turgutlu’daki spor salonuna vardığımda bulduğum boş bir yere oturdum. ‘Salonda kim var kim yok’ diye etrafa baktığımda 50 metre ötedeki Motta ile göz göze geldim. Sevinçle bana el salladı. Yanındaki boş yeri gösterip ‘Buraya gel’ diye yanına çağırdı.
Şimdi; Bu adam benim babam değil, amcam değil, akrabam değil, köylüm değil, sadece bir kahve içtiğimiz bir adam. ‘Bir kahvenin 40 yıl hatırı var’ atasözü ‘ güya’ biz Türklere ait ama Brezilyalı Motta bunu bizden daha iyi biliyor.
Yanına gittim. ‘Hoşgeldin, Nasılsın?’ dedi Türkçe.
‘Esas siz hoş geldiniz Türkiye’ye’ dedim
‘Türkiye ve Eczacıbaşı benim ikinci evim’ dedi.
‘Turgutlu’da sizi görmek beni şaşırttı’ dedim
‘Biliyorsunuz ben Eczacıbaşı Vitra ile anlaştım. Yılllarca Brezilya, Türkiye ve İtalya’da alt yapılarla yakından ilgilendim. Gençler benim için çok önemli. Bu takımda da Eczacıbaşı’ndan 5 genç oyuncu var. Onları görmeye geldim’ dedi.
Onların isimlerini, numaralarını, boylarını, kilolarını, iyi özelliklerini, eksiklerini, oyunda yaptıklarını, yapamadıklarını, şu anda kiralık olarak hangi takımda oynadıklarını söyledi. Ağzım açık bir şekilde onu dinledim. Sadece onları mı? Takımdaki diğer kızları da.
Geçen yıl Türkiye Finallerine lütfedip gelmeyen, başka oyuncuların gelişimini takip etmeyen, kafasında ezbere bildiği kişileri ya da kendisine verilen listeyi ‘Milli’ yapan ‘Bizim’ antrenör arkadaşlarımızı düşündüm. Sonra elin Brezilya’sından gelip 1 haftada elindeki oyuncuları gencinden yaşlısına tüm özellikleri ile bilen Motta‘yı.
Başarılı olacak mı? Allah bilir. Eczacıbaşı ona gereken sabrı gösterecek mi? Ya da Voleybol kamuoyu ona gereken zamanı verecek mi, bilmiyorum?
Bildiğim bir şey varsa bu adamın Gençlere kesinlikle katkısı olacağı.
Onunla geniş geniş konuştuk. Onları da ilerleyen günlerde yazacağım. ”Hocam tam keyfin ortasında ‘devamı başka zamana’ deyip bırakıyorsunuz’ diyen sadık okurlarımızdan Doğan Aytaç Hocam bana kızacak ama yazı çok uzadı.
Onu da başka bir yazıda anlatacağız inşallah.