19 Şubat Pazar günü İzmir Atatürk kapalı spor salonunda oynanan Işıkkent- Yeşilyurt maçı için yollara düştük yine.
Madem bu işi yapıyoruz hakkı ile yapmak lazım değil mi?
Maç Işıkkent için çok önemliydi. İkinci devreye antrenör değişikliği yaparak tecrübeli Antrenör Emel Toma ile başlamışlardı. Emel hoca adeta enkaz devralmıştı. Işıkkent ilk yarı boyunca oynadığı 13 maçta sadece Vakıfbank’ı 3-1 yenmiş, Maltepe Yalıspor ile 3-2 oynayıp 1 puan almıştı. Geri kalan 11 maçın ikisinde ( Alaşehir ve Arkas) sadece 1 set almıştı. 9 maçta ise set dahi alamamıştı.
Moralman çökük, lig sonunculuğuna demir atmış bir takımı yeniden toparlamak maharet ister. Her babayiğit bu yükün altına girmez. Herkes Işıkkent’e düşecek gözü ile bakarken Emel hocanın gelişi ile onlar ikinci yarıya fırtına gibi girdiler. İlk maç diğer İzmir takımı Rota Koleji ile oynandı. O maçı bende izledim. 4. sette Işıkkent seti almaya çok yakınken hakemin tartışmalı kararı ile seti ve maçı 3-1 kaybetti. Işıkkent taraftarı ve yönetimi hakemlere uzun süre tepki gösterdiler. Ancak o maç şunu göstermişti; Işıkkent’e ‘ışık’ gelmişti.
Ertesi hafta ikinci yarıya Fırtına gibi giren Balıkesir Büyükşehir Belediyeden deplasmanda bir set alarak döndüler. 16. hafta maçında kendileri gibi alt sıralardan kurtulma mücadelesi veren Yeşilbayramiç’i İzmir’de, nefeslerin tutulduğu bir maçta 3-2 yendiler. Işık gittikçe kuvvetleniyordu.
Sonra üste üste zorlu maçlarda Salihli, Bursa ve Manisa’ya 3-0 yenildiler. Herkes o ‘ışık’ın tekrar söndüğünü düşünmeye başlamıştı.
Ancak Emel hoca ve öğrencilerinin pes etmeye niyeti yoktu. Lig başladığından beri en üstte yer alan ilk dört takımdan biri olan Alaşehir Belediye ile bir maç oynadılar ki salonda maçı izleyen ben ‘Bu takım nasıl oluyor da ligin alt sıralarında yer alıyor?’ diye düşünmüştüm. Kaptan Göksu’nun liderlik ettiği pek çoğu 2000’li yıllarla yakın doğumlu genç kızlar terlerinin son damlasına kadar mücadele ettiler.
Öyle ki Alaşehir’in başarılı Antrenörü Kürşat Çetin hocam, bir o tarafa bir bu tarafa yürüyor, bazen de kenarda saçlarını çekiştiriyordu.
Yine Işıkkent’li taraftar ve yöneticilerin hakemlere oldukça sert itirazları ile geçen 5. seti Alaşehir aldı.
Sonraki hafta Karşıyaka ile ikinci seti uzatmaya götürdüler. Ama maçı 3-0 kaybettiler.
Bu hafta ilk seti verdikleri Yeşilyurt karşısında sonraki 3 sette fırtına gibi estiler. Ortada Yeşilyurt hücumlarına adeta set çekerek durduran Beliz ( hücumda da çok etkiliydi), köşeden etkili ve akıllı hücumlarla skora katkı yapan Kaptan Göksu, gerek servisleri gerekse de ikiden yaptığı etkili hücumlarla sayı bulan Yaren’in oyununa Çisil pasları ile katkı yaptı. Yeşilyurt’un bloktan geçen ya da seken toplarını da libero Büşra (ki kendisini küçük yaş grubunda Bucaspor’da oynarken izlemiş ve kendi takımıma transfer etmek istemiştim) çıkardı. Neticede hak ederek maçı 3-1 aldılar.
Işıkkent iki hafta sonra aynı puanda olan Vakıfbank ile İzmir’de kader maçına çıkacak.
Her iki takım için de hayati önem taşıyan bu maça Federasyonun da gerekli özeni gösterip tecrübeli, kararlarında tartışma yaratmayacak, tarafsız ve iyi bir hakemi ataması gerekiyor. Aksi durumda hem Vakıfbank’a hem de Işıkkent’e yazık olacak. Çünkü her ikisi de kendi alt yapıları ile, yabancısız bir şekilde mücadele ediyorlar. Dolayısıyla hak edenin bu ligde devam etmesi, o maçta tartışmalı kararların olmaması voleybolumuzun geleceği açısından önemli.
Son birkaç cümle ile yazıyı noktalayalım; Son düdük çalana kadar ne olacağı belli olmayan, nefes kesen bir ligde kalma mücadelesi izleyeceğiz.
Hak eden, iyi olan kazansın