Sevilmeyen Federasyonlar, varlıklarından yaka silkilen yöneticiler vardı ama, sorulardan kaçan, aile fertlerinden korkan, bu kadar basiretsiz ve cılız, eleştiri sağanağı altında boğulana ben ilk kez rastlıyorum… Voleybol Federasyonu mensupları kendilerinden olmayanı hep korkutmaya ve yalnızlaştırmaya çalıştılar, Hükumetten kopya çekerek “Yandaş Medya” özentisi içine girdiler…0 Kendilerini Padişah ve Sadrazam zannedenlere en büyük cevabı voleybol kültürünü donanmış, sevgisini yüreklerinin derinliklerinde taşıyan, yapılanların ve de yapılmayanların bilincinde olan vefakar, cefakar, her türlü övgüyü ve alkışı hak eden camiamız bekçileri er geç verecektir…
Mutlu Başkanın, Genel Kurul’da Federasyonun değişime ihtiyacı olduğunu ifade ederek (!) ve de Federasyonun kulüplerin değil, kulüplerin federasyonun varlık nedeni olduğuna dikkat çekerek (!) Başkanlığa adaylığını açıklarken verdiği sözleri gelin bir hatırlamaya çalışalım ?… “Federasyonda kulüplere, sporculara ve tüm paydaşlara hizmet için var olma; temel görevin sporun, kulüplerin ve sporcuların güçlenmesini, gelişmesini ve başarılarının artmasını destekleme bilincinin hâkim kılınmasına ihtiyaç vardır… Demokratik tutumun, yaşamın her alanında tesis edilmesi, toplumların olduğu kadar camiaların gelişmesi için de çok önemli bir unsur olduğuna dikkat çekerek bunun Kişisel vizyonum arasında da yer alan Demokratik tutumun temel taşları ise organizasyona en alttan, en üste kadar bağlı bireylerin katılımı ve organizasyonun her parçasının birbirleri ile olan paylaşımcılığıdır. Bu tutum şeffaf ve adil bir yönetimi ortaya çıkarır… Voleybol camiası özelinde de söz konusu demokratik tutumun sergilenmesi, Türk Voleybolunun gelişimi ve her parçasıyla geleceğe taşınması açısından çok önemlidir. Özellikle erki elinde tutan yönetimin, kendisine bağlı olan ve voleybolun bütününü oluşturan parçaların her birine eşit mesafede olması, empati kurması ve organizasyona sağduyulu bir yaklaşım sergilemesi elzemdir… Bu vizyondan hareketle, Federasyonda yönetim anlayışının değişim ihtiyacını karşılamak, öncelikle voleybolu ön planda tutan, dayanışma, sevgi ve saygı temeli üzerine oturmuş demokratik bir yönetim anlayışının tesis edilmesine vesile olmak adına, 2012-2016 dönemi için Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanlığı’na bu anlayışımı benimseyen kulüplerimizin, delegelerimizin, spor elemanlarımızın talebi ile aday olduğumu bilgilerinize sunarım…”
http://www.voleybolgundem.com/haber/ozkan-mutlugil-hedeflerini-acikladi-2374.html
Yukarıdaki link, 30.09.2012 tarihinde Mutlu Başkan‘ın röportajına ait…
Mutlu Başkan ve sokak arkadaşları göreve başlarken hedeflerini ve düşüncelerini “Voleybolda değişim: dostça, birlikte, paylaşımcı, şeffaf yönetim” sloganıyla açıklayıp, “Sloganımız öncelikli olarak federasyon yönetiminde değiştireceğimiz düşünce ve yönetim tarzını tanımlıyor. Bu değişimin önemli bir yenilik olduğunu düşünüyorum. Bu değişim ülkemizin, paydaşlarımızın gerçek fikir gücünü, performansa ve ‘Türk Voleybol Ekolünü’ yaratacak fikirlere dönüştürecektir.” demişti…
Federasyonda düşünce ve yönetim tarzında neleri, nasıl değiştirdiler, bu değişim sonunda dostluğu, birliği, paylaşımı, şeffaflığı sağlayabildilerz mi,“Türk Voleybol Ekolü”nü yaratabildiler mi ?… Türk Voleybol Ekolü hangi aşamada ?… En azından emeklemeye, yürümeye başladı mı? Anlayabilen ve izah edebilen varsa bizleri aydınlatıversin ?…
Aynı günlerde, “Antrenör eğitim sistemimiz de dünyadaki son gelişmelere göre güncellenerek, bize ait ve uygun olan ‘Türk Antrenör Eğitim’ ekolünü oluşturacağız.” diye de böbürlenmişlerdi…
Türk antrenör ekolünü oluşturmak için neler yaptılar ?… Ekol oluştu mu ?…
Bu ekolden kaç antrenör yetişti, şimdi hangi takımları çalıştırmaktalar ?…
Gene aynı röportajda, “Londra 2012 Olimpiyatları final maçları bize çok net bir mesaj veriyor. Orada olmak istiyorsak, önce fiziksel güç olarak onlarla aynı seviyeye gelmemiz gerekiyor. Bu konuda zaman kaybetmeden erkek voleybolcu sayısını artırarak, kulüplerden gelen oyuncularla beraber sinerji yaratıp, erkek milli takım gelişimini süratle üst seviyelere çıkarmayı planlıyoruz.” diyen Mutlu Başkana göre acaba “Süratle üst seviyelere çıkarmalıyız” diye gösterdikleri hedefin neresinde, tartışılır ?…
Federasyonun icraatları arasında şüphe duyduğum bazı konular var ?…
Örneğin; defalarca sorup, cevap alamadığım konular arasında KDV’siyle beraber 5.605.000 liralık “Güvenlik kameraları ihalesi” var…
İncelediğim üzere mücbir sebepler dışında doğrudan temin yönteminde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 22/d maddesine göre doğrudan temin limiti 44.287,00 TL olarak belirtilmiştir… Doğrudan alımlar bu değerin üzerinde olursa alım yapanlar Kamu İhale Kurumuna başvurmak zorundadırlar… Bu tür alımların ihalesi içinde EKAP sistemini kullanmalısınız… Kullanmalısınız ki; isteyen her firma yapacağınız ihaleye katılabilsin. Bu bilgiler ışığında bu rakamın üzerindeki alımlar devletin belirlediği kanunlar çerçevesinde yapılması gerekmektedir… (4734 Doğrudan Temin)
04.11.2012 tarihli İhale tutanağında “Davet” usulü olarak tanımlanan, ancak 15.11.2012 tarihinde federasyonun yapmış olduğu basın toplantısında sorduğum ihale biçimi ile ilgili soruma üstüne basa basa ”Pazarlık usulü” (!) diyerek kafaları karıştıran Mutlu Başkandan hala öğrenmek istediğim; KDV dahil eski parayla 5,605 trilyon tutan bu kamera sistemi ihalesinin Kamu İhale Kurumu’na başvurmadan nasıl yapıldığı ?…
Acaba bu ihalenin bu şekilde yapılmasındaki amaç işi tanıdık bir firmaya vermek miydi ?…
İşi alan Zirve Mühendislik acaba yönetimden veya herhangi başka bir kurumdan (!) birilerinin ahbabı veya tanıdığı mıydı ?
İşi bu firmaya bu kadar astronomik bir rakama vermekle ne amaçlanmıştır ?… Bizim bilmediğimiz bir teknoloji mi kullanılmıştır ?… Yoksa MİT ile veya CIA ile bilmediğimiz bir ortak çalışma hazırlığı mı yapılması planlandı ?…
Umarım 21 kasımdaki genel kurulda “ibra”dan önce bu konuya da Mutlu Başkan bir açıklık getirir ?…
Bir liderin bu denli eleştirildiği, tepki gördüğü, destek yitirdiği bir koltukta kendine temsil ettiği toplumun görüş ve önerilerini dikkate almadan, merak edilip, yönlendirilen sorulara kulaklarını tıkayarak, kendine çeki düzen vermeden, güven erozyonu içinde inatla oturmaya devam etmesinin ne denli zor ve hazin olduğunu, geçmişte yaşadığımız onca canlı örneklerle en iyi bilenlerdenim…
Voleybolun 1 numarası olmak kolay şey değildir !… Bazen bu mevki onu taşıyana bol ve ağır gelir, hatta bazılarına da yakışmaz !… Voleybol Federasyonu Başkanlığı da işte öylesine yüksek ve güç bir mevkidir !… Hele herkesin Başkanı olabilmek çok zordur ?…
Başkan olmak bir güçtür, bir bilgi ve kültür zenginliğidir, bir güvenirliktir, tarafsızlıktır !… Velhasıl Başkan olmak bir ayrıcalıktır !… O koltukta Başkan olunmaz, o koltuğa Başkan olarak oturulur !… Yani o koltuğa biraz da yakışmalıdır oturan ?… Sadece voleybolumuzun değil, tüm sporseverlerin de Başkanı olabilmek ise çok özel bir erdemdir, bazılarına pek yakıştığı söylenemez ?…